🕸 YANAN KABUS 🕸

Mulai dari awal
                                    

Etrafımı sorar gözlerle tararken Akif'i gördüm. Tek arkadaşım olan o maviş çocuk. Benden küçük olmasını es geçiyorum oldukça kafa dengiydi.

Geceleri dışarıda gezerken gündüzleri de en soğuk yer orası diye bodrum kattaki temizlik malzemelerinin bulunduğu depoda kimselere gözükmeden havanın kararmasını beklerdi.

Şimdi bahçedeki havuzun etrafını saran yarım duvarın üzerinde oturmuş ona doğru adımlayan bana çevirmişti bakışlarını.

Aramızda az bir mesafe varken sordum. "Bu ses nereden geliyor böyle!" Beni duyması için sesimi olabildiğince yüksek tutuyordum.

Önce etrafına sesin kaynağını arar gibi baktı. "Bilmiyorum!" Diye yüksek sesle bana cevap verdiğinde başımı belli belirsiz sallayıp yanından uzaklaştım.

Ses binadan gelmiyordu. Tam arkamızdan, o kara ormanın içinden geliyordu.

Adımlarım girişteki demir kapıya değil benim odamın tarafındaki hafif yıkık duvara ilerledi. Çünkü o duvar hem ormana yakındı hem de üzerinden geçmesi kolaydı.

Nihayet duvara geldiğimde aralardaki tuğlaların boşluk kaldığı yerlerin yardımıyla en tepesine kadar tırmandım. Ses daha da güçlenmişti. Tekrar arkama baktım başka biri de bunu fark edip benimle beraber geliyor mu diye.

Kimseler yoktu, hızla indim duvarın üzerinden ve sesin sahibini bulmak için koşarak ormanın içine daldım.

O sesi kim çıkarıyora bu gece ölecekti. Tüm rahatımı mahvetmesi bir yana durmadan daha da yükseliyor ve resmen dalga geçiyordu.

Çıplak ayak halde içine daldığım ormanın dal parçaları ve sivri çakılları ayak tabanımı delerken ağaçlardaki ve çalılardaki dikenli ince dallar ben koştukça her bir yerimi çiziyor ve kanatıyordu.

Nefeslerim artık her içime çekişimde ciğerlerimi tırmalıyor. Boğazım diken diken kuruyordu. Su istiyordum, sadece bir damla su...

Belki de sesin sahibini bulamayacaktım. Belki de geri dönmeliydim. Bir elim yanımdaki ağacın kavuğuna yaslıyken hızla inip kalkan göğsümü durdurabilirmişimcesine diğer elimi göğsümün üzerine koydum.

Durmuyordu, sanki ben koşmayı durdurduktan sonra daha da hızlı atmaya başlamıştı. Hissettiğim boşluk normal miydi?

Her bir yanım perişan haldeyken bu yetmez gibi bir de üstüne bu ses ekleniyor ve kulaklarımı sağar etmek için çabalıyordu. Etrafımdaki her bir ses, o çınlamayla karışık iğrenç incelikteki halinde beynime dolmaya başladığında boynuma doğru süzülen sıvıya kaydı göğsümün üzerindeki elim.

Ay ışığı rengini gösterecek kadar parlamasada biliyordum. İki kulağımdan da şakır şakır kan akıyordu, sanırım kulak zarımda ciddi bir şeyler dönmüş ve gerçekten sağır olmuştum.

Kendi sesimi duyabiliyor muyum diye bilmem kaç kez ismimi seslendim ama kesinlikle olmuyordu. Bu dünyaya ait hiç bir sesi duyamıyordum. Tüm bağlantım kesilmiş gibiydi.

Duyma engelli arkadaşlarım vardı ama bunun bu kadar yalnız hissettireceği hiç aklıma gelmezdi. Şimdi onları daha iyi anlıyorum.

Bu sesin kaynağını da bulamadığıma göre artık bu kulakları kurtarması için birinden yardım istemem gerekiyordu.

Arkamı dönüp geldiğim yönün tam tersine doğru tekrar koştum.

Dakikalar sonra geldiğim yer bu parıl parıl parıldayan büyük gölden başkasına çıkmadı. Tamamen farklı bir yere doğru koşmuştum sanırım. Geri döneyim derken kaybolmuştum!

Şafakta Vampir Çıkmazı (+18)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang