2: kim taehyung'u soymak noel'de bir hediye paketini açmaya benziyordu

1.3K 140 256
                                    

|komşularımızı kızdıracağız; gözyaşlarının hissedildiği yerde, korkularını kaybettiğin yerde

(♪ : zayn malik - pillowtalk )

"Ne yalan söyleyeyim, henüz 26 yaşındaki bir sanatçıdan böyle bir sergi beklemezdim. Buraya eleştireceğim bolca toyluk olduğunu bilerek gelsem de tam bir saattir bulunduğum alanda henüz eleştireceğim bir şey bulamadım. Her şey fazlasıyla düşünülmüş, uğraşılmış ve kusursuz olması için üstüne düşülmüş. Yazımda sizi uzunca methetmeden geçemeyeceğim gibi, Bay Kim." Adam elindeki boğazını tatlı bir şekilde yakan şampanyanın kadehini hafifçe salladı ve kendini düzelteceğini ima eder gibi kaldırdı.

"Yani, hangi isminizi kullandığınızı bilemiyorum ama Kore'de olduğumuz için Kim Taehyung olduğunu tahmin ediyorum?"

"Gayet uygundur, Bay Santiago. Bu iltifatlarınızı almayı umuyordum, sivri dilinize düşmemek adına elimden geleni ardıma koymadım." Adam kibar gülümsemesini verdi, gözleri zarifçe kısıldı ve kendi elindeki French 75'ini uzattı bardakların tokuşması adına. Keith Santiago ona uyum sağlayarak ince kadehleri nazikçe buluşturdu.

"Başarılı olduğunuzu söyleyebilirim, ki bu oldukça zordur. Eminim bilirsiniz."

"Bilmez miyim? Yazılarınızın ve işlerinizin sıkı bir takipçisiyim. Onca büyük isim diliniz altında yara alırken sizden bu iltifatları kazanmak, benim için oldukça değerli."

Birkaç cümle daha etmişler ve ardından Keith'den diğer misafirlerine dönmek için izin almıştı Taehyung. Normalde hiçbir şart altında heyecanını fiziksel olarak belli edecek kadar hissetmezdi, ancak söz konusu işi olduğunda damarlarında adrenalinin varlığını fark edip kanın vücudunda gezindiğini düşünürdü. Şimdiyse kalbi heyecanla atıyordu ve bu uyandığından beri sürüyordu.

Dudaklarından bir nefes bıraktı dışarıya, arkadaşları dört bir yana dağılmış insanlarla konuşuyor ve muhtemelen kendisi için geri dönüş alıyorlardı. Jimin'in yanına gidip bir sorun olup olmadığını, bugün dördüncü kez, sormak için admı attığında ardından yükselen sesle duraksadı.

"Derin gökten mi geldin, uçurumdan mı çıktın?
Ey güzellik, o kutsal cehennemlik gözlerin
hem iyilik hem de suç dolduruyor kadehe.
Belki bu yüzden çarpıcı bir şarap gibisin."

Kendisine şiir sesiyle Charles Baudelaire bahşeden adama çoktan dönmüştü. Yüzünde her zamanki çapkın sırıtmalarından biri vardı, üzerinde de en az her zamanki kadar siyah takım elbisesi. Nasıl yapıyor anlamıyordu Taehyung ama Jeon Jungkook bir şekilde herkesin giydiği tarzda giyinse de üzerinde imza tasarım misali taşıyordu.

"Charles Baudelaire, fakat hangisi emin değilim. Kötü bir hafızam olduğunu bile bile her seferinde bana bir şarkı ya da şiirle gelmen.."

"Eğlenceli ama değil mi? Kafanda bu hangisiydi diye düşünürken sevimli duruyorsun." Kısa bir süre durakladıktan sonra her zamanki gibi alıntı yaptığı şiirin adını ekledi.

"Güzelliğe İlahi."

Taehyung içinden nasıl unuttuğuna hayret etse de buna bir yorum yapmayarak ilk cümleye odaklandı.

"Öyle mi? Her zamanki ihtişamım, bebeğim."

Taehyung'un da dudakları karşısındakine eşlik eder gibi çapkınca kıvrıldı, duvara yaslanmış bedenin dikleşip yanına gelmesini bekledi göz hapsine aldığı süreçte.

"Buna kesinlikle karşı çıkamam, hatta bugün her zamankinden bile daha parlak olduğunu söyleyebilirim. Chanel'in imza tasarımı bu, değil mi? Bu takım elbiseyi defilede mankenin üzerinde gördüğümde daha kıvrımlı bir bedende nasıl duracağını hayal etmiştim, fakat bu?" Elindeki viski bardağıyla Taehyung'un açıkta kalmış belini işaret etti gözlerini teninden ayırmadan.

vandalize 'tkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora