Yıllar Sonra

676 94 57
                                    


ALİ

On iki yıl sonra anamdan gelen ilk mektupta şu yazıyordu; beni sen göm Ali.

Beni sen göm...

Ölen babasının mezarında ağlayan Ali'ye seslendiği gibi; yiğit oğlum,
Okuldan kaçan Ali'ye seslendiği gibi; kara oğlum,
Ya da
On sekizlik Ali'ye seslendiği gibi; deli kanım,
Dememişti. Sadece Ali yazmıştı. Bir tanıdığa seslenir gibi sadece Ali yazmıştı.

"Ali Bey."diye seslenen avukatla başımı ancak kaldırabildim. Çekinerek "Başınız sağolsun."dedi. İnsanın anası ölünce başı sağ olsa ne olurdu olmasa ne olurdu? Kağıdı özenle izlerinin olduğu yerlerden katlamaya başladım. Avucumu açıp tesbihimin üzerine kağıdı bıraktıktan sonra "Beni bugün çıkar buradan Avukat."dedim.

Beni dinlememiş gibi "Efendim anneniz bu sabah gün doğumunda vefat etti. Cezanızın bitimine iki gün var. Annenizi iki gün boyunca morgda bekletebiliriz."diye de öneride bulundu.

Bakışlarım önce kolumdaki saate kaydı. Öğle namazına üç buçuk saat vardı. Sonra avucumun içine haps ettiğim kağıda baktım. "Avukat!"dedim yeniden. "Sana bir saat mühlet." Sandalyemi geriye itekleyip ona bakmadan döndüm ve gardiyanın açtığı kapıdan çıktım. Bugün çıkacaktım. Öğle namazından sonra da anamı kendi ellerimle gömecektim. O beni on iki yıl burada tek başıma bırakmıştı ama ben onu bekletmezdim.

Arkamdan gelen gardiyan "Başın sağolsun Lekeli."dedi. Lekeli..."Eyvallah."dedim. Koğuşun kapısına kadar ezbere bildiğim koridorlardan geçe geçe gittik. Gözlerim karşıda aklım kağıtta kalmıştı. Derin bir boşluk vardı bende. Anamın yüzünü unutmamıştım da saçlarına bu sürede kaç ak düştü bilmiyordum.

Bu rutubet kokan odalarda geçen her dakika insanın ruhunu soğutuyordu. Kalbi soğuyan insan bir gülümemeyle ısınırdı da ruhu soğuyana çare bulunamazdı. Benim her zerrem buzla dolmuştu.

Anamın son hali gözümün önüne gelince bir derin iç çektim. Jandarma beni minibüse vura vura bindirirken Vural'ın başında yere oturmuş ağıt yakarken görmüştüm onu. Daha da ne mahkemelerime gelmişti ne de bir kez görüşüme. İsteseydim anama ulaşırdım ama sağ olduklarını bilmekle yetinmeyi seçtim. Çünkü istemek ihtiyaca dönerse ben burada sağ kalamazdım.

Hem yıllar bendeki o deli kanı değiştirmişti. Deli kan sıcaktı, sevdi mi gözünü karartır divane olur severdi. Anasının gül yüzüne kurban olurdu. Deli kan olarak girdiği vakit cezaevine çok özlemişti anasını. Her şafakta gelir diye beklemiş, kimseye belli etmeden dualar etmişti. Anası hiç gelmedi deli kanın. Sırtından şişlendiğinde de, sustalıyla kesildiğinde de... Deli kan artık Lekeliydi. Bu Lekelinin kanı soğuk, öfkesi keskin, cezası bilenmişti.

Deli kanın sevdalısı olurdu da , Lekelinin sevdalısı ona haramdı.
***
LEYLA

Bavulumun fermuarını açarken telefonun hoparlöründen ev arkadaşım olan Akça'nın sesi yankılanıyordu. "Aloo ses versene Leyla!"diye bağırmasına gözlerimi devirdim.

Elime aldığım tişörtü yatağın üzerine bıraktım ve "Köye daha yeni geldim. Şimdiden ne zaman döneceksin diyorsun?"diye cevapladım. Üzerimdeki bluzun düğmelerini açarken o konuşuyordu.

"Ama aşko seni özledim. Ben yalnız ne yapacağım?"

"Hadi oradan! Bunu Cenk için sorduğunu biliyorum. Söyle ona beni salsın. İşlerimi bitirmeden dönmeyeceğim."

KALP YARASIWhere stories live. Discover now