Telefonu cebime koyup kitaplar rafta olmadığı için oluşan boşluktan elimi karşı tarafa uzattım.

Yarı yolda buluşan ellerimiz ile bütün vücudum karıncalandı. Ona dokunuyordum..

Gözlerim kapanırken elini daha sıkı tuttum. Baş parmağı ile elimin üstünü okşadı.

Elimi elinden ayırıp; parmak boğumlarında, tırnaklarında, bileğinde ve hafiften belli olan damarlarında dolaştım.

"Seni hissetmek bambaşka bir duyguymuş."

Kafamı rafa yaslayıp gözlerimi kapattım, elini okşadım. Hissettiklerime ne ad vermeliydim bilmiyordum ama kendimi çok iyi hissediyordum, huzurluydum.

"Sana dokunmak, sana böylesine yakın olmak.. çok başka bir duyguymuş. Kendimi yenilenmiş gibi hissediyorum."

Belli belirsiz çıkan sesiyle birlikte elimi avucuyla havaya kaldırdı ve parmaklarını, parmaklarımın arasından geçirip ellerimizi birleştirdi.

Yine aynı şekilde baş parmağıyla elimi okşamaya devam etti.

"Bana bu kadar iyi geliyor olman.. nasıl bu kadar iyi gelebiliyorsun bana?"

Kısık gelen sesiyle hafiften kıkırdadım, "Onu bilmiyorum ama bende seninle aynı duyguları paylaşıyorum."

"Aynı duygu?"

"Seninle, şimdi böyle olmak.. beni heyecanlandırıyor, elini tutmak içime bir huzur veriyor, seninle konuşmak, seni göremiyor olsam da böyle hissediyor olmak.. güzel hissettiriyor ve bu duyguları seninle hissetmeyi sevdim çünkü her geçen gün sana biraz daha güveniyorum ve inanıyorum."

Elimi tutan eli dengesini kaybedince sağa yatan bileklerimizi eskisi gibi dik bir konuma getirdim. Söylediklerimin üstüne hiç konuşmamıştı.

"Neden konuşmuyorsun?"

"Sadece... senden bunları duymak beni duygulandırdı, o yüzden."

Bu sefer ben okşadım elini, "Anlıyorum."

Ellerimizi sağa sola eğip kafasını dağıtmaya çalıştım, bir süre sonra o da bana eşlik etmeye başlamıştı.

"Yani, şimdi beni seviyor musun?"

Sorusunu sorarken o kadar saf bir şekilde çıkmıştı ki sesi gülümsemekten kendimi alıkoyamadım.

"Dikkatimi çektin."

"Yani?"

"Yanisi yok işte, onu kendime açıklayamazken sana nasıl açıklayabilirim ki? Sende günlüğünde bahsetmiştin, 'Sınıftan bir kız dikkatimi çekti.' diye, değil mi?"

"Evet."

"Bende seninle o aşamadayım işte şimdi, eğer aramızdaki bağ daha da ilerlerse ilerleyen zamanlarda bambaşka şeyler bizi bekleyebilir."

Boğazını temizledi ve bir süre konuşmadı, bende konuşmadım. İkimiz içinde bir şeylerin farkına vardığımız bir andı.

Onun, benden bunları duyduğu için konuşamadığını biliyordum. Ne hissettiğini tam olarak anlayamazdım ama tahmin edebiliyordum. O yüzden üstüne gitmek yerine anın verdiği huzurun tadını çıkartmaya odaklandım.

Bir süre daha ellerimiz öyle kalmıştı ve o, elini elimden çekince boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim.

Elinin sıcaklığı elimi terk ettikçe eline olan ihtiyacım artıyormuş gibi huzursuzlandım.

Ve sonra, eli az önce benim yaptığım gibi parmak boğumlarımda, elimin üstünde gezinmeye başladı.

En son bileğime gelince nefesimi tuttum, bileğimin iç kısmına parmakları ilerledikçe oradaki kesiği fark edip etmeyeceğini gerginlikle bekledim.

00.13Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora