66》ilk kod çözüldü

En başından başla
                                    

Uyku tutmadığında beni ya arabasıyla ya da motoruyla birlikte gezdirir. Uyku çökünceye kadar şehri turlarız. Güneş her zaman biz birbirimizin kolları arasındayken doğar. Bazen güneşin doğuşunu izleyebilme şansı elde eder, bazen de rüyalarımızla meşgul oluruz.

Benimleyken o pembe dudakları arasından bir tane bile kötü söz çıkmaz. Duyabildiğim tek şey sevgi sözcükleri olur. Pekala, dürüst olacağım. Bazen küfürler duyuyorum fakat yalnızca yatağımızda. Ancak bunların hiçbirisi şahsıma hakaret niteliğinde edilmiş olan küfürler olmaz.

Yukarıda kalmış olan hikayeye geri dönmek istiyorum. Bu olay yaşandı yaşanalı pek de kendimde olduğum söylenemez. Sürekli bu anı düşünmekten dolayı kafayı yiyeceğimden korkuyorum. Hayır, kötü bir şey değil. Fazlasıyla iyi? Henüz bu durumu hangi hisle tanımlamam gerektiğini bilmiyorum.

Her neyse, bu defa işler yukarıdaki gibi işlemiyor. Çoğu şeyi atlıyor ya da yerlerinde değişiklikler yapıyoruz. Anlayacağın yolumuzdan sapıyoruz. Elbette ikimiz de bundan memnunuz. Sarılmamız sona erdiğinde dudaklarımız işin içine giriyor.

Yalnızca ikimizin bildiği minik evimizde, tatlı salonumuzun tam ortasında yavaş ve yumuşak başlayan öpücüklerimiz giderek hızlanıyor ve sert bir hal alıyor. Ellerimiz bedenlerimizi turluyor, sıcak nefeslerimiz birbirlerine karışıyor.

Minho belimdeki ellerinden birisini çektiğinde gözlerim aralanıyor. Elindeki telefonu gördüğümde kafam karışıyor. Dudaklarımız birbirimizin dudaklarında kenetliyken göz göze geldiğimizde kendimizi tutamıyor ve gülüyoruz. Böylelikle de ne yazık ki ayrılmış oluyoruz.

''Ne yapıyorsun?'' diye soruyorum, sahte tribimi de atmayı ihmal etmiyorum. ''Yoksa benimle öpüşmek sıkıcı mı?'' yüz ifadesi internette gördüğümüz bir meme'e bürünüyor. Onun bu haline gülmeden edemiyorum.

Yüzü bir anda ciddileşiyor ve ''Bugün ay çok güzel, normalden çok daha parlak.'' diyor. Hemen ardından telefonu yoluyla salonun ışıklarını kapatıyor. Pencereden içeriye giren ışıklar salonu hafifçe aydınlatıyor.

Gözlerim pencereye çevrildiğinde birkaç gün sonra tamamlanacak olan parlak ay beni selamlıyor. Ben ayı izlemeye devam ederken Minho da telefonunu karıştırmaya devam ediyor. Kısa bir süre sonra da kulağıma duymaya alışık olduğum o melodi doluyor. Bizim şarkımız.

Ne yapacağımızı anladığımda direkt olarak ona doğru adımlıyor ve kollarımı boynuna yerleştiriyorum. Telefonunu koltuğun üstüne fırlatıp ellerini belime doluyor. Yavaşça dans etmeye başlıyoruz. Bu bizim sevgililiğimizin ilk zamanlarından beri sıkça yaptığımız bir etkinlik.

Dansın ritmi, mekanı, zamanı değişse de dans şarkımız asla değişmiyor. Şarkının sözleri beni her seferinde endişelendiriyor. Bir yılı aşkın süredir merak ettiğim şarkıyı sonunda sorma kararı alıyorum. ''Neden bu şarkı?'' direkt olarak sorduğum için pişman oluyor ve beni yanlış anlamaması için dua ediyorum.

''Çünkü sen benim rüyamsın ve ben de rüyamda kayboluyorum.''

Ellerini belimden çekip bileğindeki saati kurcalamaya başlarken konuşuyor ''Daha iyi anlaman için tek tek açıklayacağım.'' heyecanlanıyorum. Hiçbir şeyi kaçırmamak için kulaklarımı açabildiğim kadar açıyor ve tüm odağımı Minho'ya veriyorum.

''Sen sormakta, ben de itiraf etmekte geç kaldım. Fakat eskilerin de dediği gibi, her şeyin kendine ait bir zamanı vardır.'' sözlerinden hemen sonra şarkı başa sarılıyor. ''Bu benim senden hoşlandığım ancak uzak durduğum dönemlerde keşfettiğim bir şarkı.''

(Monsta X - Lost In The Dream / Direkt çeviri yapmak yerine şarkının sözlerini orijinali bozmadan bizim dilimize en iyi uyacak şekilde yeniden düzenledim.)

Hacker | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin