3. BÖLÜM: CEHENNEM KUYUSU

Start from the beginning
                                    

Ölmekten daha beter bir şeydi.

Bilincini yavaş yavaş yitirdiğini hissediyor ama yine de kalbindeki acıyı dipdiri hissediyordu. Kulaklarından sesler kesiliyordu ama kalbi yine de atıyordu. Onun da durmasını istedi. Diğer her şey gibi onu da susturmak istedi. Elini sol yanına götürüp sıktı ve art arda darbelerini indirdi. Sanki durdurmaya gücü varmış gibi kıyafetini avucunun arasına aldı ve sanki kalbi avucundaymış gibi sıktı. Gücü tükeniyordu. Her şey bir bir karanlığa gömülüyordu ve Ronî ışığını kaybediyordu...

****

Şiddetli bir baş ağrısı tüm kafasını sarmış ve onun canına okuyordu. Gözlerini usulca açmaya çalışsa da gözlerine giren güneş ışığı bunu engellemişti. Bu eylemi başının daha da ağrımasına sebep olsa da başını diğer tarafa çevirip yeniden usulca açmayı denemişti. Keşke hiç açmasa ve sonsuza dek kapatsaydı. Keşke hiç sabaha çıkmayıp uyanmasaydı. Sol yanı hâlâ dipdiri sızlıyor ve zihnine düşen görüntüyle kendini hatırlatıyordu.

Gözlerini açtığında berjerde oturan kocasını uyanık ve kendisini izlerken beklemediğinden şaşkınlıkla bakakalmıştı. Ne ara gelmişti? Neden buradaydı? Aşağıda, o kadının yanında olması gerekmiyor muydu?

Dün gece yine zihnine düştüğünde en son banyodaydı ve midesindeki her şeyi boşalttığını hatırlıyordu. Daha sonrası zihninde kara bir gölge gibi düştüğünden hatırlamıyordu. Bu yatağa onu Miran mı getirmişti? Bir an her şeyin bir rüya olmasını diledi. Her şeyin bir kabus olmasını diledi. Başka bir kadını getirmemiş olmalarını, tüm bu acıların basit bir rüyadan ibaret olmasını istedi.

"Miran..." diye seslendi kocasına. Berjere oturmuş sadece gözlerini dikip pür dikkat onu izliyordu. Kenara dayamış ellerine başını sabitlemişti. Gözleri... kan çanağına dönmüş ve uykusuz geçirdiği gecenin izlerini taşıyordu. Dokunmuş muydu o kadına? Ona bir söz vermişti, tutmuş muydu sözünü? Ona dokunduğu an Ronî'ye fırsat vermeden ondan kendisi vazgeçecekti. Vazgeçmiş miydi? Gözleri korkuyla büyürken gözlerini kocasından ayırmadan yatakta doğruldu. "Sen..."

Üstünü bile değiştirmemiş, sanki hiç çıkarmamış gibi ütülediği gibi duruyordu. Korku dolu gözleri gidip yerine bir umut ışığını ekmişti. Ona dokunmamış olmasını diliyor ve öylece bir şey demesini bekliyordu. "Neden buradasın?" diye sorabilmişti sadece. Sesi çok güçsüz çıkıyordu. Gözleri kolundaki kırmızı lekeye kaydı. Yine kanamıştı yarası. Onu taşırken zorlanmış olmalıydı. "Kolun kanamış..."

Miran susuyor ve öylece kendisine bakıyordu. Ronî kuşkulanmıştı. Sanki kalkıp ben sana ihanet ettim, o kadına dokundum diyecekti. Öyle derse ne yapacaktı? Gidecek miydi? Gitmeliydi! Miran ona ihanet ediyorsa Ronî çekip gitmeyi bilmeliydi. Ayağa kalktığı an dengesini ilk başta sağlayamasada hızlıca toparlanabilmiş ve berjerde oturan kocasının yanına gidebilmişti. Uzanıp kolundaki yaraya dokunduğunda kanın kuruduğunu görmüştü. Uzun bir süre böylece oturmuş olmalıydı.

"Ben yaranı temizleyeyim..." deyip ilk yardım çantasını almaya gidecekken Miran tarafından durdurulmuştu. Kolundan tutup kucağına çekmiş ve bacağına oturtmuştu. "Miran..."

"Sana bunları yaşattığım için çok özür dilerim." diyen kocasına dikti gözlerini. Tekrar korkuyla dolmuştu içi. Bu gözlerine yansımış olacak ki "Bana böyle bakmanı sağladığım için, gitmeyip yanımda kalmanı istediğim için, göz göre göre seni benimle birlikte o ateşe çektiğim için..." demişti. "Çok özür dilerim."

KEFEN GİYDİMWhere stories live. Discover now