Ekran tamamen kat planıyla kaplanınca hepimiz dikkat kesildik. "Bina toplam 19 kattan oluşuyor. 2. ve 10. arasındaki katlarda, ilaç projelerinin yürütüldüğü laboratuvarlar var. 11. ve 19. arasında ise doku ve gen teknolojisi geliştirmeleri için çalışıyorlar. GENOA projesinin 16. Katta olduğunu tahmin ediyoruz."

Ekranda 16. Kat'ın planı belirdi. "Kata bir malzeme bir de personel girişi var. Biz malzeme girişini kullanacağız. Asıl problem Nish'in takıntılı bir şekilde 10 dakikada bir güvenlik kontrolü yapması."

"Nasıl yani?" dedi Elizabeth. "Zaten kamera ile izlenmiyor mu? Neden ek güvenliğe ihtiyaç duyuyorlar?"

"Hayır." Diye cevapladı James. "O laboratuvarda her ne oluyorsa, tüm katlarda kamera sistemi olmasına rağmen orada yok. Kamerayla kayda alınmayı riske edemeyecek kadar önemli bir buluşun peşinde oldukları anlamına geliyor."

"Hımm" dedi Mike. "Peki güvenliği nasıl sağlıyorlar?"

"10 dakikada bir devreye giren lazer sistemi var. Geliştirme laboratuvarı dışındaki bölümler bu sistemle yönetiliyor. Personelin orada 10 dakikadan fazla durması yasak. Bu da data baselerinin 11 dakikada kopyalanabileceği anlamına geliyor. Bu yüzden sınır 10 dakika olmalı."

"Lanet olsun!" dedi Mike. "Yine mi lazerler? Bir görevden de kıçımızı yakmadan kurtulamayacak mıyız?"

Elimde olmadan kıkırdayınca herkes dönüp bana baktı. Hemen boğazımı temizleyip ekrana döndüm. James'in bir kaşı havalandı ancak o da vakit kaybetmeden toparlanıp, anlatmaya devam etti.

"Yarım saat içinde yola çıkıyoruz. Sabah 9 itibariyle Jun Nish'in tesislerinde bir konferans düzenleniyor. Onun da katılımı bekleniyor. Ben ve Sofia bu konferansa katılacağız. Amacımız Jun Nish'i oyalayıp, lazer sistemi devre dışı kaldığı anda tekrar harekete geçirmemesini sağlamak."

"Bunu nasıl yapacağız?" dedi Sofia. "Eğer tüm kontrol ondaysa koruma ordusuyla dolaşıyor olmalı."

"Mesleki merak." Diye yanıtladı James. "Ona ilgisini çekecek bir şeyler sunmamız lazım. Bu konuda yardımcı olabileceğini umuyorum Sofia."

"Tabii" dedi Sofia tatlı bir sesle.

"Beren ve Elizabeth laboratuvara girerken biz de Nish'le ilgileniyor olacağız. Mike sen uzaktan izliyor olacaksın. Brad sen de mahzende kalıp kontrolü sağlayacaksın."

Hepimiz kafa salladık ancak benim aklımda sorular dolanmaya başlamıştı. Elizabeth'le nasıl çalışacaktım? Hem de yanımda James olmadan? Derin bir nefes aldım. Tedirginliğim belli olmasın diye odadan en son ayrılan ben oldum. James'le konuşma fırsatı yakalayacağımı düşündüm ancak Brad ile planın son halini konuşuyorlardı. Doğruca odama gidip hazırlanmaya başladım.

Hangara ulaşınca ilk defa ekip uçağına bineceğimizi anladım. Bu uçak James'in daha önce kullandıklarına göre oldukça büyüktü. İçinde görev için gerekli ekipmanın olduğu bir bölme de bulunuyordu. Pilot koltuğuna Mike geçince şaşırdığımı fark etti ve bana göz kırptı.

"Birileri yolculuk boyunca yanında olmak istiyor anlaşılan" diye fısıldadı yanımdan geçerken. Ben cevap veremeden koltuğuna yerleşince sadece gözlerimi devirdim. Elizabeth Mike ile beraber kokpitte yer aldı. Sofia ile arkaya yerleşip kemerlerimizi taktık. Onun üzerinde şık bir takım elbise varken, ben kot pantolon ve bluz giyiyordum. Aynı otele kayıt yaptıracaktık ancak onlar konferans için gelmişken, biz Elizabeth ile iki yakın arkadaşın hafta sonu kaçamağı gibi davranacaktık.

Yanımdaki koltuk boştu. Birkaç saniye sonra uçağın merdiveninde yabancı bir figür belirdi. 3 numara kesim saçları, kemikli yüz hatları, siyah çerçeveli gözlüğü ve koyu mavi takımıyla yakışıklı bir adam uçağa girip yanıma yerleşti. Ben ağzım açık ona bakarken, Sofia gülümsedi.

Lacivert  - Safir - AmberWhere stories live. Discover now