Mor Lotus Çiçeği

129 22 11
                                    

Benim için çok değerli bir insanın hayatı bulunan, içimden arta kalanlardan biriktirdiğim bu günlüğü sonlandırmadan önce o acı hatıralarla dolu satırların arasına birkaç sözcük daha eklemek istiyorum. Fakat bu sefer 1880 yılında yazmış olduğum önceki yazımda olduğu gibi abime karşı hissettiğim duyguları uzun uzun anlatarak sizi çok fazla sıkmayacağım. Aslında bu konu hakkında daha fazla yazmamam gerekiyordu ama kendimi durdurmaya cesaret edemedim. Yazma esnasında kendimi kaptırıp ızdırap çektiğim duygularım ön plana çıkarsa bu hareketimi hâlâ yas tutmama verin lütfen.

Sevgili abimin ölümünden geçen dört aydan sonra kafamda o kadar çok şey birikti ki muhtemelen bu notları toparlamam biraz zamanımı alacak. Yaşadığım büyük travmadan sonra kendimi yatıştırabilmemin tek yolunun yazmak olduğunu fark ettim çünkü. Sadece soyut olarak düşünerek abimle olan iletişim bağımın oldukça düşük olduğunu, eğer bu darmadağın duygularımı bir araya getirip toparlarsam o zaman içimdeki her şeyi onun da tam olarak anlayabileceğini düşündüm. Bu yüzden gün boyunca zamanımın çoğunu yazarak geçiriyordum. İçimde biriktirdiğim acıları ve pişmanlıkları dökmeme yardım ediyordu. Odanın köşesine yığdığım eski kağıt yığınları da bunun bir kanıtıdır.

Şu anda senin odanda ortada bulunan masada oturuyorum. Koca konakta, yirmiden fazla oda bulunan bu boş konakta başka bir yer değil de bu odayı seçtim. Senin masanda senin kalemini kullanıyorum. Odanın dört bir yanını kaplamış olan kitaplıktaki kitaplarını okuyorum. Bir süreden sonra kendi odama bile uğramaz olmuştum. Eşyalarımın birkaçını buraya getirerek kendime küçük bir yaşam alanı oluşturdum. Bu şekilde sana olan özlemimi gidermeye çalışıyordum.

Masaya oturmak için ise kendimle uzun bir savaş vermek zorunda kaldım çünkü günlüğü açtığımda o korkunç anılar tekrar gözümde canlanacaktı. Beni tekrar yakıp kavuracak yine o düşünmeden duramadığım kötü anıların içine hapsedecekti. Bir yandan da istediğim şey buydu aslında. Sana yapılan bu haksızlığı her saniyesine kadar hatırlamak halka karşı olan nefretimi, öfkemi ve alacağım intikamımı tekrar gözümde canlandırıyor ve bu sayede bana verilen sözü tutmaya devam etmem için bir sebebim oluyordu.

Eskiden beri uşağımız olan Stefan'ı da eşi ve çocukları ile birlikte uzun bir tatile gönderdim. İlk başlarda Stefan bunu kabul etmeyerek yanımda kalmak için ısrar etti. Kendisi de ölümüne benim gibi çok sarsılmıştı. Benim için endişelendiğini görebiliyordum fakat yalnız kalmak istiyordum. Bütün ısrarlarına rağmen eline bir yıllık maaşı tutuşturup onu kapı dışarı ettim. Gittiğinden beri bana sık sık mektup gönderirken ona iyi olduğuma dair yalanlar söylüyordum yine de bana inanmadığını da biliyordum. Kendisi bizi uzun zamandır tanıyan birisi çünkü.

Eve geldiğimde senin de evde olduğunu ortamın aydınlık havasından, uşağımızın mutlu yüzünden ve huzur verici kokundan anlardım. Şimdi ise bu konağın her bir yanı gri ve kasvetliydi. İçimi boğuyordu bu hava. Beni nefessiz bırakmak için doğru anı bekliyor, gün yüzü görmeme asla izin vermiyordu. Artık ilaçlarımı içmeyi de bıraktım. Her an bir nöbet geçirme tehlikesi ile karşı karşıyayım. Ağrıyan kalbimi ya da titreyen ellerimi umursamıyorum. Biliyorum kendime iyi bakmadığım için bana kızıyorsun ama yanına gelmek her geçen gün gözüme daha da güzel görünmeye başladı. Kapının eşiğinde ölümün kolları beni çağırıyor sanki. Aldığım her nefes bana iyi gelmiyor. Çekip gitmek istiyorum buralardan. Çok uzaklara, yalnız başıma daha iyi vakit geçirebileceğim yerlere gitmek istiyorum fakat bunu yapmak için bile takatim yok. Arkada hiçbir şeyim kalmamışken nasıl başka bir yerde daha mutlu olabilirdim ki?

Neden hep en güzel çiçekler koparılır? - Louis, Williamحيث تعيش القصص. اكتشف الآن