Sessizce yanıma gelen hizmetli girişte beni bekleyen bir ulağın olduğunu söyledi. Elimdeki ruloyu yerince bırakınca, "Hanımınız İonnia dersinden çıkacak olursa gelip bana haber verin, Girişte olacağım."diyerek içeriye alınmayan ulağın yanına yürümeye başladım. Kütüphaneden çıktığımda kimseyi göremedim. Birkaç merdiven indim. Bilgelik heykelinin önünde duran çocuk yüzüme baktı. Kimi aradığını çok iyi biliyor olmalı ki yüzümü görür görmez kalkıp yanımda belirdi. Birden takip edildiğimi hissettim. Sıska oğlanın omzuna elimi koyup, "Burada olduğumu nereden biliyorsun?"diye sordum. Bir şey demeden kuşağından notu çıkarıp elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlamadan koşarak merdivenleri inmeye başladı. İsis Tapınağı'nın başrahibinin mührüyle imzalanmış. "Amosis Antoninus, sizi en kısa sürede mabedimize bekliyoruz."diye yazıyordu.

Şimdi olan neydi anlam veremedim. Notun bana gönderilişi küstahça geldi. İşin rengi değişmişti. Açıkça takip ediliyordum. Yoksa gün ortasında nerde olduğumu bilemezlerdi. İçimi döküp rahatlamak istemiştim. Göz hapsinde olmasam ulak beni eliyle koymuş gibi nasıl bulabilirdi ki? Bunun adı her neyse bilemedim ama kontrolü kaybettiğim yerdeyim. Önce ulağın arkasından gitmek istedimse de adım bile atamadım. Başımı iki elimin arasına aldım. Ne yapsam diye düşündüm. Hiç olmamış gibi sessiz kalıp olayların büyümesini izlememeliydim. Ne işlere bulaşmıştım. Soğukkanlılıkla karar vermeye çalışıyordum. Öyle donakalmışken İonnia'nın sesini duydum. Merdivenlerden çıkarken elimi kolumu nereye koyacağımı bilmez halde yanına gittim. İonnia'nın yüzündeki endişeyi gidermek için ne yapsam bilemedim. Elimde yazılı olan parşömen parçasını gördü. Uzatmadan, "Bugün tuhaf başladı. Pek acayip bir rüya gördüm. Evden çıkınca da caddeleri karıştırdım. Bir yabancı gibi şehirde kayboldum."dedim.

            "Dur bir nefes al. Odama çıkalım," dedi İonnia. Yürümeye başladık. Pek akıcı anlatamıyordum da. Olanları hiç anlatmasam da kendim halletsem mi diye iç de geçirdim. Yine abartıyor muyum diye bir yandan da kendimi yoklamaya çalışıyordum. Sakin sakin, "Yani kaybolduğunda herhalde hâlâ sarhoştun," dedi İonnia.

Kendimden emin halde, "Sabah erken saatte evinizden ile ayrıldık. Decimus'la kütüphane önünde ayrıldık. Ben gymnasiuma gidecektim. Elbette sarhoş değildim. Tek başıma kalınca geri kalan yolu yürüyerek devam edeyim dedim. Aşağı yukarı sağa sola sakinleşene kadar yürüdüm. Kafamdaki sesleri susturmam gerekiyordu. Nasıl oldu bilmiyorum birden kendimi Hadrianus Tapınağı'nın girişinde buldum. Tapınağa girip rahiplerden birine içimi kemiren rüyamı anlattım. Belki rüyanın anlamını öğrenirim dedim. Rüya da değildi sanki o an oradaydım. Tanrısal bir şeydi eminim. Yıllardır yaşadığım iman buhranımı aşabileceğimi sandım. Hep beklediğim o tanrısal dokunuşu yaşadım sandım. Hala düşündükçe yeni şeyler aklıma geliyor. Sabah ne hatırlıyorsam rahibe anlattım. Gizlemeden, tüm samimiyetimle aklıma ne geldiyse anlattım. Rahip de çok ilgiliydi. O da bunu diğer rahiplerle paylaşacağını söyledi. Anlamı ve yorumu için bana haber edeceğini söylemişti. Az önce de ulak elime bu notu verip kaçtı. İsis Tapınağı'nda başrahip beni bekliyormuş. İnan tüm gün bir oraya bir buraya dolandım durdum. Beni takip etmeseler burada olduğumu bilemezlerdi," dedim. Parmağını gözlerimin önüne getirdi. Susup bakarken eliyle sus işareti yaptı. O da şaşkın ve biraz endişeliydi. Dikkatini toparlamak için alnını ovuşturmaya başlayınca çaresizliğimizi anladım. Ne yapmamız gerektiğini düşünüyordur diye sessizce bekledim. Eliyle takip etmemi işaret edip yürümeye başladı.

Odasına varınca oturup rahatladım. Üzerimdeki her şey ağır geliyordu. Su istedim. Oda da bir oraya bir buruya yürüyordu. Yardımcılarından birini çağırıp, "Biz İsis Tapınağı'na gideceğiz. Decimus Prytaneion'da bizleri bekleyecekti. Haber yollayın Furius Evi'ne gitsinler. Biz çok geç kalmadan onlara katılacağız," diye buyurdu. Yalnız kalınca, "Daveti yok sayıp hiç gitmemek ters tepebilir. Tam atlattık derken başka dedikoduların içinde kendimiz bulabiliriz. Yalnız olmaz. Beraber gidelim, ama önce bir anlat. Neymiş bu rüyan?" diye sordu.

Ona, "Vakit kaybetmeden yürümeyebaşlayalım. Yolda anlatırım."dedim. Hatırladığım tüm detayları da yürürken anlattım.Önce rüyamı devamında sabah bilmeden nasıl yolumu kaybettiğimi, anlamsızcaHadrianus Tapınağı'nda duruverdiğimi anlattım. Hiç tanımadığım yabancı birine benim için manası tabi kişisel olarak pekbüyük rüyamı rahatlıkla nasıl kusuverdiğimi uzata uzata anlatıp durdum. Artıkalınmış olacak ki ben konuştukça o sustu.


"Rahibin seni neden ikinci kez görmek için bu kadar acele ettiğini tam anlamadım. Daha sabah sonradan tekrar görüşebileceğinizi söylemesi bile şu an çok tuhaf geliyor," dedi İonnia. Merak içinde yürümeye devam ettik. Sonunda İsis Tapınağı'na nihayet vardık. Devlet erkanından gördüğümüz tanıdıklarla selamlaşmaya agoraya girer girmez başladık. Tapınağın girişine geldiğimizde, "İşte burası hepimize yeni bir yolu gösterecek. Bu insanlar inançları gereği taraflar. Sarsılmaz bir duruşları var. Çirkinleşmeleri gerekiyorsa çekinmeden bunu yaparlar. İnançlarında senin gibi belirsizlikleri yoktur. Asi davranma. Bu insanların öfkesini üzerimize çekmeye hiç gerek yok. Bilirsin ben inançlı biriyim. Yanındayım, yalnız değilsin," dedi. Endişe içinde değilmiş gibi davransa da endişesini hissedebiliyordum. Sırtımı sıvazlarken konuşarak beni telkin etmeye çabalıyordu.  

(1) Güreş Okulu. Ancak çoğunlukla her türlü sporun öğrenildiği okul anlamındadır. 

(2) Prytaneion: Belediye Sarayı

Efeslilerin Byzantium MasalıWhere stories live. Discover now