42. Bölüm "Söz mü?"

En başından başla
                                    

Annelik nedir? Annemden öğrenmiştim, ne kadar güzel bir anne olunabileceğini merhameti, sevgiyi, öfkeyi, cesaret önce anne karnında hissedip dünyaya gözlerimi açtıktan sonra öğrenmiştim.

Aslında öğrendiğim ve her gün her an da şahit olduğum bir başka şey daha vardı, herkes anne olabilirdi. Ama herkes anne olmayı hak etmezdi.

Sadece anne değil, baba olmakta aynı şekildeydi. Herkes anne ve baba olabilirdi, ama herkes bu yüce mertebeyi hak etmezdi.

Ben hak ediyor muydum? Ben bebeğime önce karnımda, sonra bu dünyada mutlu bir hayat verebilir miydim?

Bilmiyorum, ama onu mutlu etmek için her şeyi yapabileceğime eminim. Sırf onun yüzündeki tek bir gülümseme için bile canımı verebilirim. O daha çok küçük olsa bile tüm hislerimin, tüm duygularımın ona geçtiğine emindim.

Nasıl ki önce onunla konuşup ardından göz yaşlarıyla türkü söyleyen babasını hissediyorsa, şimdi de benim söylediklerimi hissediyordu.

Boranın karnımda uyumasını ardından saatler geçmişti, gün o kadar hızlı geçmişti ki yeni yeni maviliğini sergilemeye başlayan havayı izlerken bir elim karnımın üstünde bir elim de Boranın saçlarındaydı.

Boran belki kabul etmezdi... Ama şu an küçücük bir bebekten farksızdı benim gözümde. Limonla eş değer bile olabilirlerdi.

Gülümseyerek gözlerimi yeniden büyük cama çevirdiğimde derince yutkundum. Mavinin en güzel tonu olan hava bana Boranı getirmişti. Mavinin en güzel tonu olan havada Boranı tanımıştım, şimdi ise evliydik ve bebeğimiz olacaktı...

O gün Agir abim ortadan kaybolmasaydı, ben o gün Azad abimle yarış yapmasaydım belki de kaderimiz çok farklı olurdu.

Agir abim bana Boranı vermişti... Ve galiba bu dünya üstünde yapılan en kötü şeylerden birini çok güzel bir iyiliğe çevirmişti.

Çıplak karnımın üstünde Boranın yüzü karnımı kaşınırsa bile rahatsız olmuyordum, çünkü Boran oldukça rahat bir uykuda gibi görünüyordu ki hiç kımıldamamıştı bile.

Gözlerim camdayeken hafif hafif kapanmaya başlamıştı ki aniden açılan kapıyla başımı hızla kapıya çevirdiğimde Boran da anında uyanmış uykulu gözlerine rağmen keskin bakışlarını Ciwan abime çevirmişti.

"Boran." Diyen Ciwan abim derince yutkunduğunda gözlerimi sıkıca yumdum "İşler ters gitti, aniden ameliyata alındı... Berken ve Berzanı durduramıyoruz, onları bir tek sen durdurabilirsin."

Gözlerimi yavaşça araladığımda gözümden tek damla yaş süzüldü, kolumdaki sorumun iğnesinden kurtulup ayağa kalacaktım ki Boran yeniden omuzlarımdan yatağa bastırdı.

"Sen burada kal." Dese de başımı iki yana salladım "Elfesya burada kal, en azından birinizin sağlığı yerinde olsun. Biriniz iyi olun." Sesi öylesine dolu doluydu ki birinin daha zarar görmesini istemiyor gibiydi.

Ne kadar istemesem de el mecbur başımı sallayıp yeniden yatakta uzandığımda Boran hızlı adımlarla odadan çıkıp gözden kayboldu.

Ciwan abim dudağını büzüp Boranın kalktığı yere geçip oturdu. Gözleri hâlâ açık olan karnıma kaydığında işaret parmağıyla karnımın üstüne bir şeyler yazmaya başladı.

"Premses geliyor anne." Yazan abime kaşlarımı çatarak baksam da onun gözleri karnımdaydı.

"Küçüktüm daha... Ama senin geleceğini biliyordum. Bana bir kardeş geliyordu, ama bu kardeş çok farklıydı. Agir gibi değildi, daha cinsiyetin belli değildi ama ben sana premses diyordum. Bir gün annemin karnı kocaman olduğunda kavuşmamızın çok yakın olduğunu söyledi bana. 'Senin küçük kızın olacak o.' Demişti." Başını kaldırıp göz göz geldiğimizde gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm "Ve ben o gün asla tahmin etmeyeceğim bir şey söyledim."

MALİHÜLYA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin