1/ Askeri taşlar hükümeti

13.1K 135 26
                                    

Hakan köyünden kaçıp İstanbul gayı olmaya karar verinceye kadar babası hayatını sikmeye ant içmişti. Bu yüzden Hakan, İstanbul femboylarına son bir veda etmiş, kendini sikko bir otobüste bulmuştu. Bir iç güdü ve alışkanlık ile içeri giren her erkek bireyin kıçını kesmiş, kendince onların yatak fantazilerini tahmin etmeye çalışmıştı.

Otobüste kapalı alanda kalmanın verdiği etki ve en fazla da yeni flörtünün çaktığı bol parlak kızıl kumaşlı, biraz da terli nude a dayanarak, kendini ilk molada gaz istasyonuna atıp, otobüste çaprazında oturan dayının ishal senfonisi ile çavuşu tokatlarken bulmuştu. Dayı sıçmaya o kadar odaklanmıştı ki yanından gelen inleme seslerini kendisi gibi ishal mağduru bir zavallıya ait sanmış, o da korkma kardeşim kimimiz var birbirimiz dışında bu koca dünyada moduna girmiş, daha bir şevk ile sıçmıştı. İkisinin tek ortak yanı çıkarttıkları inlemelerin içerisinde bir miktar acı oluşuydu. Farklı türden olsalar da.

Hakan işini bitirince serin dışarıya çıkmış, hemen bir sigara yakmıştı. İçindeki rahatlık, Camel Yellow'un ciğerleri siken dumanı ile daha da artmıştı ve bir an olsun hayatının sikildiğini unutmuştu. Bir süre sonra yanına gelip sanki kırk yıllık dostu gibi ona bakan dayının bakışlarını anlamayan Hakan, onunla biraz sohbet döndürmüştü. Bilmiyordu ki bu herif onu ishal yoldaşı sanıyordu. Otobüse geri binince, başarısız uyuma denemeleri ve instangram flörtleri sonunda, kulaklığının sarjının bitmesinden iki saat sonra inmişti. Hakan gelmişti artık. Adam olacaktı. Hazırdı.

Hakan kaydını ve evrak işlerini bitirmiş, sağlık kontrolünden geçmiş ve sonunda kıyafetlerini almaya gitmişti. O, çevresindeki inanilmaz uç kesimlerden insanlar ile bayağa bir farklıydı. Kimisi tırsmış bir kenarda oturuyor, kimisi ise milli duygular ile yanıp tutuşuyor, patates soyacağını bilmeden bozkurtlu silahlı görevler hayal ediyordu. Hakan da bir kenara oturdu. Onlara yardımcı olacak astsubayı bekliyorlardı.

Hakan o an Atatürk'ün resmi ile göz göze geldi. Hakan dindar ya da milliyetçi birisi değildi. Ama inanılmaz Atatürkçüydü. Atatürkün resminin odanın baş köşesine asıldığını görünce içindeki rahatsızlık bir anda hafifledi. Bu dünyanın sonu değildi. Askeriye bir yuvaydı. Kendi kuralları ve değerleri olan. Belki de kendini bulma serüveninde burası ona yeni bir kapı açacaktı. Atatürk'ün resmine bir gurur ile baktı ve içeri giren astsubay'a döndü. Orta yaşlı, işine düşkün bir memur tiplemesi. Muhtemelen iki kız babası, orta mutlulukta bir evliliğe sahip. Öyle hissettiriyor. Hakan ve diğer asker adayları astsubayı takip etti ve yeni hayatlarına ilk adımlarını attılar.

Hakan bu düzenden pek rahatsız olmamıştı. Ne kadar ani olsa da. Artık telefonundan femboylar ile flört edemeyeceği, sigara keyfini kenarda köşede gizli bir şekilde yapacağı bilgisi dışında çoğu şey onu pek etkilememişti. Hakan kendini bildi bileli uyum sağlayan biri olmuştu. Fazla bir hayat standartı yoktu. Birkaç aya bitecek bir dönem olarak düşündü burayı. Buradan çıkında babasının onun üzerinde hiçbir gücü kalmayacaktı. İste o zaman gerçek bir yumuşak olabilirdi.

Astsubay onlara kurallardan bahsetmiş, buranın düzenini anlatmıştı. Daha sonra herkes uyumaya yatakhanelere dağılmıştı. Hakan, yatakhanesine girince o tanıdık hissi hissetti. Testesteron. Hırs. A101'den çalınmış Axe parfüm. Erkeklerin doğasının ne olduğunu bilen Hakan, bu anın önemli bir an olduğunu biliyordu. İlk izlenim. Hiyerarşi belirlenecekti. Kim güçlü, kim ana kuzusu belli olacaktı.

Hakan normal bir şekilde içeri geçti. Ancak buradaki kuralları unutmuştu. Bir lider belirlenecekti. Kimse konuşmasa bile. Sesi en çok çıkan en çok saygıyı görecek, sigara o söyleyince çıkılacak, o karar verince uyunulacak, o yataklara karar verecekti. Tüm o hormon dolu sivilcesi yeni geçmiş piçler bunu hedefliyordu.

Hakan yerine geçti ve eşyalarını yatağa. Yatağına uzandı ve kimse ile tanışma gereği duymadı. O artık böyle şeyler için gereksiz çaba harcamıyordu. Konuşmak isteyen olursa tanışırım, aksi halde çaba göstermem kafasındaydı. Ancak dediğim gibi. Hakan buranın kurallarını unutmuştu. Burası bir ahırdı. Ve hayvanlar mecazi ve gercek olarak birbirini sikmeyi severdi.

Bu hayvanların kurbanı ise görece kısa boylu, anasının sütü kadar beyaz, bakanın aklında zargana terimini uyandıran o çocuk olmuştu. Muhtemelen buraya gelmeden önce mahallesinde kenarda oturup gecen kızlara laf atmak ile meşkul olan esmer çocuğun gözüne çarpacak kadar şanssızdı. Bu esmer çocuk liderliği hedefleyen kısa kuyruklu dağ maymunlarından biriydi. Vahşi bir bakir. Çok tehlikeli bir tür.

Esmer Hakan'ın gözüne fazla çarpmamıştı çünkü Hakan'ın gay bakışı ile bile on üzerinden maksimum 2 puan ediyordu. Kısaca, tipsizdi. Esmer, süt çocuğa bir meseleden laf atmış, şimdi ise onu ezip hiyerarşisini gösteriyordu. Lider adaylarından en güçlüsü olabilirdi. Hakan durumu pek siklemedi. Ama esmer buyuk bir hata yaparak, hiyerarşisini birkac saniyede sikip atmıştı.

Çocuğa ibne demişti.

ibne.

Peki bu hata ona neye mâl olacaktı? Kırık bir burun, hiyerarşinin dibinde bir yer ve sigara gruplarina alınmama ayrımcılığı.

Ancak süt çocuk birşey yapmamıştı.

İbne birşey yapmıştı.

Milli ibnemiz Hakan oturduğu yerden şah gibi kalkıp esmerin karşısına dikildigi an herkes susmustu. Hakan gümüş kaşıklıydı. Tek bir yumruğu bir burun kırma kapasitesine rahat sahipti. Ve Hakan'ı onu amaçlamasa bile hiyerarşinin tepesine çıkartma güçüne.

Yatakhane abisi rütbesine.

KUDUZWhere stories live. Discover now