"İnsan bir uyandırırdı." Söylene söylene mutfağa geçtiğimde masanın üstündeki küçük saatin çoktan öğleni göstermesiyle derin bir nefes verdim.

Kahvaltı yapasım yoktu, akşamdan kalmanın getirdiği baş ağrısı ve mide bulantısı sadece yatmak istememe neden oluyordu ama bunu da yapmak istemiyordum.

Bir süre boş boş mutfak tezgahına bakarak ne yapacağımı düşündüm, buzdolabını açıp ne yiyebilirim diye bakındım ve en sonunda hiçbir şey bulamadığımda paytak adımlarla yeniden odama yöneldim. Kısa bir an yeniden yatmayı düşünsemde içimden gelmediği için dolabımdan eşofman takımı çıkarıp üzerimdekileri hızlıca değiştirdim.

Karışık saçlarımı oflaya puflaya at kuyruğu yaptığımda -taramaya üşenmiştim- aynadan yüzümdeki kasvetli ifadeyi izliyordum. Çok garip hissediyordum, belki dışarıdaki bulutlu havadan dolayı belki de düşünmeyi özenle reddettiğim dün akşamdan dolayıydı. Göğüs kafesimde beni rahatsız eden bir ağrı vardı, her nefes aldığımda varlığını belli ediyordu.

Yine de üstünde çok durmayarak telefonum ve cüzdanımı cebime koyup kapıyı kilitledim ve elimde anahtarları sallaya sallaya merdivenlerden inmeye başladım. Daha iyi hissetmek ve üzerime gelen duvarlardan kurtulmak için sahile gidecektim, temiz havanın iyi geleceğine inanıyordum.

Sessiz mahalleden yavaş adımlarla caddeye çıktığımda sanki hayat durmuş gibiydi. Dışarıda park edilmiş arabalar ve boş bankların arasında yapayalnız kalmıştım.

Hayır, sadece abartıyorum. Az önce kafeden yaşlı bir kadın çıkmıştı. Yalnız falan değildim.

"Deliriyor muyum acaba," diye mırıldandığımda üst geçitin merdivenlerini çıkmaya başlamıştım. Gökyüzünü yağmur bulutları kaplamıştı, muhtemelen bu havada sahile gidiyor olmak akıl işi değildi ama umurumda değildi. Yağmur yağacak olursa eğer sorun değildi, ıslanmayı severdim. Aynı şekilde hasta olmayı da.

Kayalıklara yakın bir banka oturup derin bir nefes aldığımda sadece kısacık yürüyüşle bile artık daha iyi hissediyordum.

Tuzlu deniz kokusunu içime çekerken bir anlığına da olsa tüm sorunları ve negatif düşüncelerimi ardımda bırakmaya çalıştım. Buraya iyi hissetmek için gelmiştim ve bunu yapmadan da dönmeye niyetim yoktu.

Sessiz geçen dakikalarda gözlerimi de kapatıp iyice arkama yaslandım. Uykum gelmişti ve aslında istesem gerçekten de uyuyabileceğimi hissediyordum. Bank çok rahatsızdı ve üstümde sweatten başka bir şey de yoktu fakat ortam çok huzurluydu.

Ve elbette bu yalnızca birkaç dakika sürmüştü.

Yanımda oturduğunu hissettiğim bedenle gözlerimi araladığımda kendinden önce sert parfüm kokusu ilişti burnuma. Başımı hafifçe çevirerek tüm boş yerleri es geçerek yanıma oturmayı seçen ruh hastasına döndüğümde ise bir süre aralık kalan dudaklarımla yan profiline bakakaldım.

Dağınık saçlarına tezat üzerinde tek bir kırışıklığın bulunmadığı siyah bir gömlek ve kumaş pantolon vardı. Aynı anda hem resmi hem de çok sportif görünüyordu. Gözleri doğrudan karşısında olduğu için ve ben de çok meraklıymış gibi görünmemek için inceleyemediğimden yüzünün tamamını göremiyordum.

Kısa bir an bir şey söyleyecekmiş gibi açık kalan ağzımla durduğumda hızla fark ederek boğazımı temizledim. Yine de kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım çünkü hemen yanımızdaki bank ve onun ilerisindeki bank ve hatta onun da ilerisindeki bank boştu. Kısacası benim yanım dışımda oturabileceği bir sürü yer vardı.

Gözleri kayalıklara çarpan dalgalardayken ben de göz ucuyla üzerini süzüyordum. Zengin görünümlü hırsız olabilir miydi? Belki de dolandırıcıydı, bu devirde babana bile güvenme diyorlardı sonuçta.

Gerçi hırsızsa çok sorun değildi, çalabileceği bir şeyim yoktu. Tabii telefonum dışında.

Bir an nefesim kesildi. Çok umursamazdım ama telefonuma cidden değer veriyordum, ilk maaşımla kendime aldığım tek şeydi. Yeri benim için çok ayrıydı.

İyi ki bir nefes almak istedik, diye söylene söylene diken üstünde oturduğum banktan hızla kalktığımda başını yavaşça bana çevirdiğini göz ucuyla görebilmiştim ancak umursamadan aynı hızlı adımlarla yola koyuldum. Ağrıyan başımı daha da ağrıtmaya hiç de niyetim yoktu.

Elimi cebime atarak güvende olduğunu hissetmek istercesine sıkı sıkı telefonumu sardığımda daha sonra bunu yaptığım için kendimle dalga geçeceğimi biliyordum. Yine de bu seferlik bunu göz ardı edecektim çünkü şimdi fark ediyordum da ben gerçekten telefonuma değer veriyordum. Mesela hırsız gelip cüzdanın mı telefonun mu diye sorsa şey yapardım sanırım- anahtarı gözüne sokardım. Evet böyle yapardım. Sanırım.

Hızlı adımlarla yürüyüş yolundan geçerken adımlarıma karışan seslerle kısa bir an duraksadım. Pekala, belki de hırsız ve dolandırıcı seçeneklerine sapık ya da katil gibi daha gerçekçi varsayımlar eklemeliydim.

Bir katilin arkamda olması düşüncesi bile tüm tüylerimi diken diken etmişti. Adımlarımı öncekine kıyasla çok daha hızlı atarken bir yandan da koskoca sahilde nasıl bir insan evladının bile bulunmadığını sorguluyordum. Dünyanın sonu gelmişti de benim mi haberim yoktu yani? Bir kişi bile mi hava almak istememişti ya da ne bileyim köpeğini, börtü böceğini dolaştırmak?

Gerçi benim ki de her zamanki yersiz telaşlarımdandı muhtemelen, gündüz vakti açık havada kim ne yapsındı bana-

Kolumda hissettiğim dokunuş ve hemen ardından gelen "Nereye kaçıyorsun?" sorusu ile tüm bedenim kaskatı kesildi. Dirseğimdeki büyük el beni kendine doğru çekiştirdiğinde kahve gözlerle karşı karşıyaydım.

Ani hareketi gözlerimin büyümesine neden olurken mimiksiz ifadesi korkutucuydu. Fakat daha da korkutucu olanı fark ettiğim şeylerdi. Gözünün altındaki ben. Fazla tanıdıktı.

Kolumu tutan elini geri çekmek istediğimde öfkesiyle hareket etmesi yüzünden kendi tutuşunun sıkılığından bile haberdar değilmiş gibi duruyordu ki elini hızla kolumdan çekmesi de bunu kanıtlıyordu.

"Hilay Dereli." Derin sesiyle ikinci kez duyuyordum bu cümleyi. İstemsizce yerimde titrediğimde yüzümün bembeyaz kesildiğine emindim. Yine de ifadesizliği adımlarımı geriye atmama neden olmuştu. Belli bir ölçüde aramıza mesafe koydum.

"Şansa bak ki sabah oldu."

Sabah olmasın diye dua et. Tam karşımdaydı. Akşam Sude ile fütursuzca konuşup dalga geçtiğimiz adam tam karşımdaydı.

Anahtarı gözüne sokmak için çok mu geçti?

bu bölüm çooooook geç geldi çünkü ilk yazdığımda (baya uzundu yaklaşık 2k falan) bölüm silindi sonra hevesim kaçtı aynısını yazamam uğraşamam falan filan diyince en sonunda böyle bir şey çıktı ortaya xhebdjrj sorry 🥺🫶🏻🫶🏻💞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bu bölüm çooooook geç geldi çünkü ilk yazdığımda (baya uzundu yaklaşık 2k falan) bölüm silindi sonra hevesim kaçtı aynısını yazamam uğraşamam falan filan diyince en sonunda böyle bir şey çıktı ortaya xhebdjrj sorry 🥺🫶🏻🫶🏻💞





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 15, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUS MAFYASI | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin