Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.
İyice sıcaklayan bedenimle bir sağa bir sola dönerken uykum da yavaştan açılmaya başlamıştı. Elimi yastığın altına sıkıştırarak daha rahat bir pozisyon alırken gözlerimi açmamak için direnmeye çalıştım.
Elbette başarılı olamamıştım.
Kirpiklerimi yavaşça aralarken kısık bakışlarımın odağı krem rengi duvarlardı. Gözlerim rafların üstünde gelişigüzel oyalanırken odaya ne zaman geldiğimi ve yatağıma yatabildiğimi sorguluyordum.
İyice açılan uykumla birlikte enseme doğru ince ince işleyen ağrı şiddetini arttırıyordu. Yüzüm istemsizce buruşurken sessizce homurdandım. Dün çok fazla dağıtmıştık, haddinden fazla.
Şu anki baş ağrımın Sude'de çok daha fazla olduğuna emindim, o benden sonra bile içmeye devam etmişti, öyle ki bir süreden sonra durdurmayı bırakmış ve kendi kendine ne yapıyorsa yapmasına izin vermiştim.
Kesinlikle kötü bir fikirdi.
Telefona uzandığım sırada "Sabah olmasın diye dua et," dedi. Sesindeki tehditkar tınıyı bu halimle bile kolayca fark edebilmiştim.
Endişe tüm vücudumda dolaşmaya başladığında ise kapanan telefonla birlikte aptalca gülen kuzenimle baş başaydım.
"E adı ne şimdi bunun?" diye kendi kendine mırıldandı Sude. "Ramazan diyelim mi biz abla hm?" Bana dönüp yalvarırcasına baktığında ne hakkında konuştuğunu bile anlayamayacak kadar kafam uçmuştu. Tüm tüylerimin diken diken olduğunu hissediyordum, üşüme hissiyle kollarımı birbirine sürterken başımı kapanan telefona çevirmek için fazla korkaktım. Yine de düşünmeyi sonraya bırakarak yanağımı sehpaya yasladığımda araladığım gözlerimin arasından Sude'nin yarım bıraktığım su bardağını kafaya diklediğini görebilmiştim.
"O benim bardağım," demeye çalıştım ama sesim mırıltıdan öteye gidemedi. Zaten o da beni umursamadan içmeye devam etmişti.
Hatırladığım anılarla içimi bir ürperti sardığında titrek bir nefes vererek yatakta doğruldum. "Rahatlık batıyor bana," derken çoktan ayaklanmış, kuş yuvasına dönmüş saçlarımı karıştırıyordum.
Yavaş adımlarla banyoya girdiğimde soğuk suyu yüzüme çarparak bir nebze iyi hissetmeyi amaçladım. Uykulu gözlerle aynadaki perişan ifademi incelerken yüzümden damlayan sular tişörtümün yakasını ıslatarak mümkünmüş gibi daha da pasaklı görünmemi sağlamıştı.
Kendimi görmeye daha fazla dayanamayarak ıslak yüzümle banyodan çıktığımda karman çorman olmuş saçlarımı gereksiz bir düzeltme çabasına girdim.
Sude'nin odasına yöneldiğim sırada onu da kendim gibi akşamdan kalma bulmayı bekliyordum fakat kapıyı açtığım anda burnuma dolan ferah parfüm kokusu ve toplanmış yatağıyla bir süre elim saçlarımda öylece odaya bakakaldım. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken ne ara hazırlanıp çıktığını ve benim bunu nasıl duymadığımı sorguluyordum.
