20 - KAOTİK SAVUNMA

Start from the beginning
                                    

Evet! Bunu dinlemiş olsalardı belki anlaşabilirdik. Seo ise, "Buna fırsat verdi mi? Ayrıca iyi dövüşüyor, emin olamadım," dedi. Bunlar kafayı yemiş olmalıydı. Kwang'ın göğsüne sokuldum. O ise arkasında konuşulanlara aldırmadan, "Canın çok yanıyor mu?" dedi. Canım öyle böyle değil adeta ruhumu teslim edercesine acıyordu. Gerçekten askeriyedeki askerler bile bana bu kadar zarar vermemişti. Ne kadar berbat hissetsem de, "İyiyim," dedim. Şu an asıl mesele aileyken odak noktası olmak istemiyordum. Buna inanmamış gibi, "Ayakta duramıyordun," dediğinde bir şey diyemedim. Sonunda araca geldiğimizde dizlerimin altında kalan eline aracın arkasından tabure aldı. Arka tarafa koyduğunda beni nazikçe oturttu. Hızla ısıtıcıyı alıp ayaklarımın önüne bıraktı. "Önce ısınmalısın," diyerek kendi üzerindeki kabanını çıkarıp omuzlarıma attı. Düğme kısımlarını ortada buluşturarak beni iyice sardığında ellerimi tutup ısıtmaya çalıştı. Aynı zamanda parmaklarıyla bileklerimi yokladı. Elim üzerinde olan yaralarımı inceledi. Bir takım Korece sözler de mırıldandı. Bu duruma sinirlendiği belliydi.

Arkadan gelen bir ses, "Biz de ısınabilir miyiz acaba?" dediğinde bunu söyleyenin Jun olduğunu anladım. Kwang'ı yoklamak için bunu sorduğu belliydi. Ayrıca gerçekten donmuş da olmalıydılar. Kwang bana doğru eğilen bedenini doğrultarak onlara baktı. Sert ve soğuk bir ses tonuyla, "Önce karım ısınacak," dedi. Bu otoriter ses karşısında topluluk bir iki adım geriledi. Burası sanki bir mahrem alanıymış gibi herkes önüne bakıyordu. Kwang yüzüme baktı. Bakışları baş örtü gibi sardığım o koca atkıda gezindi. Saçlarımın görünmemesine dikkat ederek örtümü düzeltti. Parmaklarını yanaklarımın kenarlarında gezdirerek saçlarımın açılma ihtimalini engelledi. Şu an beni herkesten sakınmaya çalışmasının kısa zaman sonra yine hüsranla sonuçlanacağı gerçeği de onu rahatsız ediyor olmalıydı. O demişti, saçlarımı kendinden başka kimsenin görmesini istemediğini... O sırada Kwang'ın arkasından duyduğum ses kaşlarımın çatılmasına sebep oldu. "Yenge için üzgünüm..." diye sözlerine devam edecek olan Jun isimli adama baktım. Bu keskin bakışımla cümlesini tamamlamaktan vazgeçti. Hemen yanındaki onu koluyla dürtükler gibi bir uyarıda bulunarak, "Ne yengesi kardeşim? O samimiyeti nereden buldun? Canından olacaksın şimdi," dedi.

Kwang yaralarımı kontrol ediyordu. Kimse beni göremesin diye de tam önümde durmuştu. Onun iri gövdesi önümde böyle dururken zaten beni görmeleri mümkün değildi. O ezilen bileklerime, moraran parmaklarıma bakarken yüzünü inceledim. Kaşları çatık, hem tedirgin hem de kızgın duruyordu. En önemlisi ise yüzünde gördüğüm o kaygılı surat ifadesiydi. Abileri konusunda ne yapacağını bilmiyor olmalıydı. Onları en beklemediği an da en beklemediği şekilde görmüştü. Herkes arkada Kwang'dan duyacakları bir sözü bekliyordu. O ise buna hazır değil gibi duruyordu ve bunu da sert tavrıyla örtmeye çalışıyordu. O bana doğru eğilmiş bir yerimde kanama olup olmadığına bakarken elimi bir yanağı üzerine koydum. Bu hareketim üzerine o endişeli tavrı bir kaç saniyeliğine durdu ve gözlerime baktı. Elimi yüzünü biraz okşar gibi hareket ettirdiğimde ona güven ve sevgi dolu bir gülümseme sundum. İyi olduğuma şimdilik inandırmak istiyordum. Sadece onun duyabileceği bir sesle, "Konuş onlarla," dedim.

Bu sözümle birlikte gözleri, gözlerim üzerinde yoğunlaştı. Nefesini düzenleyerek yutkundu. Sanırım onları gördüğü için gerçekten duygusallaşmıştı ama ne yapacağını bilmiyordu. Başını hafifçe onaylar gibi salladığında arkasına döndü. Şimdi abileri ondan gelecek herhangi bir tepki için hazır görünüyorlardı. Kwang, "Bunca zaman neredeydiniz?" dedi. Bir müddet Kwang'a pişman gibi bakan abilerinden Seo, "Bırak şimdi bunları," diyerek Jun ile aynı an da Kwang'a sarıldı. Geniş kollar birbirini kuvvetlice sardığında Kwang da bunun için kendini zaten zor tutmuş gibi onların sarılmasına karşılık verdi. Zor zamanlar yaşamış olmalıydılar. Bir süre bütün gözler onlar üzerinde kaldı. Seo, "Anlatacak çok şey var," dedi. Bu uzun bir hikayeye benziyordu. Kwang ise bunu anlayabilirdi. Bunca zaman sabretmiş ve onların yokluğuna alışmış biri olarak biraz daha beklemesi onu yormazdı.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now