8. AYNA

5 1 0
                                    

İlk başta yazı yazmayı fazla sevmem ama size bir şey itiraf edeceğim. Her bölümü yazarken, bir an önce bölümü bitirip, kendi bölümümü yazmak için heyecanlanıyorum. Acaba yine ne saçmalayacağım diye...

Dün sabaha karşı kendimle konuştum.

Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.

Yokuşun başında bir düşman vardı. 

Onu vurmaya gittim ve kendimle vuruştum.

ÖZDEMİR ASAF

8. AYNA

İnsanların, gerçek yüzünü görmek istersen aynaya bakmanı önerirdim. Bir insanın, en savunmasız anı aynaya bakarken ki haliydi. Çünkü o an ya ağlıyordu, ya mutluydu ya da acı çekiyordu.

Oyunda bir düşman vardı, bir tane kurban, bir tane de suç ortağı. Oyun belliydi, kuralını göre oynanılmayacaktı. Birilerinin canı fena yanacaktı. Buna bende dahildim. Düşman, çok eskiden yakın olduğum dostumdu. Babamın bile bu sözlerini biliyorsa, benle çok yakınmış ki, ona anlatmışım. 

Düşünüyordum ama düşüncelerimin içinde artık boğuluyordum. 

Artık çok sıkılmıştım, bir şeyler düşünmek istemiyordum. Normal insanlar gibi işime gitmek ya da yarın ne giyeceğim, ne yiyeceğim diye düşünmek istiyordum. Ama beynim, bana oyun oynuyordu ve beni manupüle ediyordu.

Bir de artık gidecek bir işim yoktu. Düşman, elimden almıştı. Her şeyimin elimden alınmasını kabul ederdim ama işim, işim benim tek çıkış yolumdu. Bu yolda, kendimi rahatlatacak senaryolar yazıyor ve bir sürü ünlülerle tanışıyordum. Gençlerin tecrübe edinmesi için onlara dizi ve filmlere öneriyordum.

Telefonum çaldığı an bütün dikkatim dağılmıştı. Ekranda Yaman'ın aradığını görmüştüm. 

"Efendim," dediğimde sinirle konuşmaya başladı.

"Neredesin, sen? Vicdansız, ya hiç dedin mi acaba benim Psikoloğuma ne oldu? O aramıyor, ben arayım dedin mi?" Tekdüze, hızlıca konuşmuştu.

"Yaman," dedim sakince. 

"He."

"Bir nefes al, nefessiz kalacaksın." Bu adam böyle biri değildi, ne olmuştu buna ya.

"He, tamam," dedi sakince. Tebessüm edip, konuşmaya başladım.

"İyi misin, nasıl oldun?" Gelen not, 2. nottu. Yaman'a söylemeyi düşünmüyordum. Susup, sadece zaman ne gösterecek onu görmek istiyordum.

"İyiyim, merak etmiştim sen aramayınca. Ben kapatayım, dinleneyim. Görüşürüz," dediğinde aramayı kapattı, telefonumu beyaz masaya koydum.

Ne oluyordu, bilmiyordum. Yaman, bana ayrıcalıklı davranıyordu. Bu iyi bir şey miydi, yoksa kötü müydü ayırt edemiyordum. Düşman, ne demişti: 'sana zarar verenlerin, canını alırım demişti. Bundan birkaç saat öncede Yaman'ın bıçaklanması tesadüf müydü?

'Acaba Handeciğim, biz yine biraz paranoyak mı olduk?'

Biraz mıydı, biraz daha bir şeyler düşünürsem çok kötü olacaktım. Böyle bir anda, ha deyince düşünmeyi bırakmak isterdim ama olmuyordu işte. Kendime defalarca yapma, etme desem bile bir işime yaramıyordu.

ÇIKMAZDAKİ YANGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin