Ep 8🤍

45 6 65
                                    

Taehyung•

Hoseok'un attığı konuma doğru gitmeye başlamıştım. Bir yandan kendi kendime düşünüyordum. 'Hoseok'un dediği gibi Kook'dan hoşlanıyor muydum' bu düşünce... Hep aklımı çeliyordu.

Attığı konumun pek uzak olmaması güzeldi. Eve varmama yaklaşık on beş dakika vardı. Bu sırada stresten dudaklarımı paramparça etmek ister gibi ısırıyordum sürekli.

Hızlanmak amacıyla gaza bastım,Kook boşalmadan gitmek istiyordum. Çünkü, bilmiyorum. Onun ince ve kırmızı dudakları çok güzel.

Kocaman bambi şeklindeki gözleride bir o kadar. Yüz şekline uyan orta boyuttaki burnu da harika.

Fiziği... Kızların fiziğinden daha güzel. İpince beli var,yani Instagram postlarından gördüğüm kadarıyla.

Orta boyutta tatlı bir eve geldiğimde arabayı durdurdum ve arabadan indim. Soluklarım hızlanmıştı. Stresli ve gergindim.

Kapının önüne gelip son kez telefon kamerasından kendime baktım ve kapıyı çaldım. Kapıyı açan kızıl saçlı kişiyle uzun süre göz teması kurdum.

"Hoseok sen misin?" yavaşça onu süzerek konuştuğumda göz devirmesi bir oldu. Hah gıcık şey. "Hayır ben Yoongi."

"Ha o zaman sen kedi adam olmalısın. Neyse,ben Kook için gelmiştim."

"Kook odasında ve işi var." aldığım cevapla tekrar aklıma inlemesi geldi ve içeriye daldım. "Jungkook'un odası nerede?"

Yavaşça bıkkın ve titrek bir nefes verdi. "Dümdüz git sola dön. Odanın önüne, çiçekli süsler ile Jeon Jeon-gguk yazıyor."

Neredeyse koşa koşa,hızla odanın önüne geldim. Kapının önüne geldiğimde gördüğüm kapı süsüyle gülümsedim. Ama arkadan gelen inleme sesiyle gülümsemem değişik bir hâl aldı.

Sanki... Sanki psikopatca. Ya da,bu anı bekliyormuşum gibi. Dişlerimi dudaklarıma geçirdim heyecanlı bir tavır ile. Elimi saçlarıma geçirip bir tutamını okşadım ve elimi çektim.

Heyecan? Bu heyecandan da fazlası. Ciddi anlamda bu anı bekliyormuşum gibiydim. İçeriye bir anda girersem saygısızlık olur mu? Ya benden rahatsız olup bir daha konuşmazsa benimle.

Tekrar solgun ve bıkkın soluklarım hızlandı. Kapının kulpunu tutup açma isteğimi dizginledim.

"Jungkook-ah!" bağırarak söylediğim cümleyle içerideki inleme sesleri anlık kesildi. Şaşırmış olacaktır,muhtemelen.

Birkaç dakika sonunda,titrek nefesler alarak ve kekeleyerek cevap veren Jungkook ile gülümsedim.

"Hangi h-hyungumsun ya sen? Mingyu? Sen misin?" ha? Mingyu da kimdi? Neyse, saçlarımı düzeltip konuştum, "Ben Taehyung."

Adımı duyar duymaz içeriden pantolon,kemer sesleri geldi. Üstünü giyiniyordu. Ve bunu hızla yapıyordu. Sırıttım. "Hadi ama Kook."

"Tamam gelebilirsin." Ellerim yavaşça kapı kulpunu sardı. İçimde yıldırım parçaları kopuyordu resmen. Kulpu yavaş hareketlerle indirdim.

Açılan kapı ile gözüm direkt büyük gözler ile bana bakan,yorganın altındaki bedene kaydı. Cidden,yorganın içini merak ediyordum.

Acaba meni veya ıslaklık değmiş miydi o yorgancığa? Bazen yorgan olmak istersin...

"Taehyung... Neden,tam böyle bir anda geldin?" gerçeği söylemek istemedim. Yani,ona onun inlemesini duymak için geldiğimi söyleyemezdim. "Sen ve hyunglarınla tanışmak için geldim."

WerisýWhere stories live. Discover now