İLAHİ BAKIŞ AÇISI

Start from the beginning
                                    

Önce bir yabancı sanmıştı turuncu saçları. Sonra Ruh serserisi, bir ihtiras. En son ve en sevdiği 'Turuncu Saçlı' olmuştu. Şimdiyse nihayet gerçekte kim olduğu görebiliyordu. Katildi. Kendi katili.

Hanzeb parmağıyla Alessia'nın omuzundaki dürttü. Ama bu hararet Alessia'ya daha çok yıkılıp yıkılmayacağını ölçmek için yapılmış gibi gelmişti. Üstelik o kadar hassastı ki minik bir dokunuş dahi canını yakmıştı.

''Şimdi ne kazandın peki?'' Onun yaptığı gibi ellerini yana açtı. Gerçekten anlamıyordu. Hanzeb öyle şendi ki tek kazancının Alessia'nın kırık kalbi olduğuna inanmak çok kolay olurdu. ''Dolu üç zindan ve rahat bir uyku mu? Benimle bir anlaşma yaptın, söz cini çağırdın...niye?'' Alessia o anlaşma sonucunda katiline ihanet etmişti. Üstelik işin aslı çok daha farklı olmasına rağmen vicdan azabından az kalsın canını bağışlıyordu.

Hanzeb'in gözlerinden tarifi imkansız bir ışık geçti. Gerçekçi olmak gerekirse tüm zamanların en kötü kötüsü gibi gülüyordu. ''Ah...Meraklı ve genç Alessia.'' Hanzeb elini kaldırıp havada çevirmeye başladı. Durduğu yerden hayali bir ipi parmağına doluyormuş gibi görünüyordu. ''Sen ve ben. Çok daha güzel günler bizi bekliyor.''

Alessia onları bekleyen günlerin kendi açısından güzel olmadığını bilecek kadar akıllıydı. En azından. Bir an sonra Hanzeb hayali ipi eline dolaşmayı bıraktı ve tepkisini görmeden hemen önce son defa Alessia'nın solgun yüzüne baktı. Ah, yüceler. Henüz ne çaresiz, ne savunmasız olduğunu bilmiyordu. Henüz.

Hanzeb hayali ipi aniden çekince öne doğru yalpaladı. Yaşam Kanı neredeyse yüz üstü yere kapaklanacakken son anda avuçları ve dizleri ona kalkan oldu. Yalnızca yere değil aynı zamanda dehşete de düşmüştü. Üstelik bu sefer elleri ve dizleri onu yaralanmaktan kurtaramazdı. Dudakları şaşkınlıkla aralanmış, gözleri korkuyla büyümüşken yere değen saçlarına bakıyordu. ''Eminim şimdi ne kazandığımı iyi görüyorsundur, küçük Alessia. Minicik, ufacık.'' Cümlenin sonuna doğru sesindeki alaycılar arttı. Alessia ruhani varlığının ipleri biraz daha çekildiğinde gerçektende öyle hissetmişti. Minicik. Küçücük.

Hayal meyal ''Götürün onu!'' Dediğini hatırlıyordu. Hiç hesap sormadı. Hatta bu kontrolü ele nasıl geçirdiğini dahi soramadı. Bu evrene düştüğünden beri kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığını sanıyordu. Öyleyse bugün burada kaybettikleri de neydi böyle?

Muhafızlar kollarını sıktılar. ''Kıpırda biraz.''

Diğer taraftaki ''Zindana mı?'' Diye sordu. Alessia başka seçenek olduğunu bilmiyordu.

''Hayır, sağ kanat, çatı.''

''Orada hala Betty varmış gibi geliyor.'' Muhafız bunu neredeyse ürpererek söylemişti.

''Taht aşkına! Burası bile yeterince korkunç değilmiş gibi şöyle şeyler zırvalamayı kes,'' diye yükseldi diğer muhafız. Demek gerçekten ürpermişti.

Şimdi ne olacağını bilmiyordu ve planı yoktu. Hiçbir şey düşünmeden evvel hatırladığı bütün aile üyeleri için ağlayacaktı. Onlar için ve Hanzeb onların kılığında kılıç sallarken her birini kesmek zorunda kaldığı için. En çokta ölümle tanıştıkları an hatırladığı yüz ifadeleri için çok fazla ağlayacaktı.


MÜPHEM

Müphem artık ortada bir sır kaldığını sanmıyordu.

Kaldıysa da şimdiden sonra pek önemli değildi. Ağır gelen bir nefes aldı. Bir katil olduğunu hatırladığı andan beri her nefes onu kendinden uzaklaştırıyordu. Merga ile arasına sık parmaklıkların girdiği yeni bir zindana atılalı pek değil, hemen hemen bir saat geçmişti. Belki de yalnızca on dakika olmuştu, Ruh serserisi ikisini birbirinden ayıracak durumda değildi.

FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor Where stories live. Discover now