Asıl sen benim gözüme batıyorsun Saim efendi.

Bunu demek isterdim ancak stresle ona bakmak dışında bir şey yapamadım. Aptal, aptal!

"Bakın." diyebildim sakinleşmeye çalışırken. "Bunlar giysi. Anlam yüklemeyin. Beni bu konu hakkında uyarmaya hakkınız yok! Yönetmelik belli. Geçen küpelerime şimdi kıyafetime! İsterseniz hangi donu giyeceğime de siz karar verin bu nedir yahu?" Ne kadar sinirle konuşsam da karşımdaki adam asla etkilendi. Hatta pis pis güldü. Çok komikti bu halim sanki. 

"Bir de utanmadan gülüyorsunuz..." dedim burun kıvırarak. Saim'in gülüşü solarken, "Ne dediğini sanıyorsun sen!" diye yükseldi. O kadar aniydi ki yerimde sıçrayıp bir adım geriledim. Adam benden kısaydı ancak cüssesi vardı. Üstüme otursa canım çıkardı o kadar cüsseyliydi yani. 

Ben fiziksel bir münakaşaya girmek istemiyordum o yüzden uzaktan sinirle bakmakla yetindim.

Şöyle ki bu adam benim hakkımda tutanak tutup üst mercilere taşıyabilirdi. Üst mercilere gitmesi bile mesleğimde leke olarak kalırdı. İşimden bile olabilirdim.

Lanet olsun...

"Bana bak Nedim!" dedi yerinden doğrulan adam. İşaret parmağını bana doğru tehdit edercesine sallıyordu. Şokla adamı izlerken sinirden titremeye başladım. Buradan gitmek istiyordum. Bu herif normal değildi. İsmimle seslenmişti bir de. "Öğrencilere kötü örnek olmayı bırak ve normal giyin. Yoksa tutanak tutarım! Anlaşıldı mı?"

İşte korktuğum tehdit de gelmişti. Asla boyun eğmek istemediğim biriydi bu adam ancak konumum belliydi. O benden daha güçlüydü.

Yine de dilim varmadı onu onaylamaya. Saim sinirle bana bakmaya devam ederken elini masaya vurarak, "Anlaşıldı mı!?" diye bağırarak sordu. Ben iri gözlerle ona bakarken aynı anda kapı açıldı. İçeri çatık kaşlarla Koray girdi. Ah, müdür yardımcısı.

İkimiz de ona bakarken, "Sesin taa koridorun sonuna kadar geliyor Saim." derken cıklamıştı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Saim yüzünü buruştururken sandalyesine yine oturdu. O ara Koray kapıyı kapatmış ve yanıma doğru adımlamıştı. Bir nevi beni kurtaran adama minnetle baktı. Göz ucuyla bana bakıp Saim'e döndü. "Öğretmene bağıramazsın Saim. Lütfen terbiyeni takın. Onun hakkında suç duyurusunda bulunursan Nedim de sana karşı suç duyurusunda bulunur ve ben ona şahitlik etmekten geri kalmam. Sen arkadaşım olsan bile."

Saimle Koray iyi anlaşıyordu aslında. Benim yanımda durması şaşırtıcıydı. Koray'ın kızgın yüz ifadesini izlerken karmaşık duygular yaşadım. "Koray, onun nasıl davrandığını görmüyor musun sanki?" diye bir malmışım gibi beni işaret etti Saim. Sinirle ona bakarken, "Hey!" dedim ama Koray beni kolumdan tutarak durdurdu. Saim'e bakmaya devam ederken, "Bir önemi yok. Sen müdürsün Saim. Bir dediklerini düşün lütfen." demiş ve beni de sürükleyerek kapıya doğru ilerlemişti. İkimizi de müdüre bakamadan dışarı çıkardı. Yeniden nefes alıyormuşum gibi hissettim. 

Koray beni odadan daha çok uzaklaştırdı kolumu bırakmadan. Şaşkınca sırtına bakarken baş ağrım arttı. Önden giden adam kafasını birazcık arkaya çevirdi ve bana baktı. Mavilerimle göz göze gelince gülümsedi ve göz kırptı.

Bu adam iyi biriydi en azından...

Evet, bunu da atlatmışım gibi duruyordu ama tek başıma atlatmamıştım. Yalnız olsam Saim denen yılan beni yer bitirirdi. O kadar prosedür okumuştum kavga anından her şey uçup gitmişti sanki.

KARA GECENİN GÜNÜ AYMAZ | bxbWhere stories live. Discover now