26. BÖLÜM

39 1 0
                                    

Ertesi gün okul çıkışı bazı imza işleri için Nicholas beni şirkete çağırmıştı. Kevin daha iyi korumalık yapabilmesi için bir eğitimde olduğundan dolayı bana yıllar gibi gelen bir süreden sonra Nicholas'ın harika arabalarını kullanarak kendi başıma şirkete gittim. Arabayı güvenlik park etmek için aldığında normalde bu işi Jason'ın yaptığını düşündüm. Başka işleri olmalıydı.

Binaya girip iş çıkış saatini geçmiş olmasına rağmen lobideki insan kalabalığını geçerek sol taraftaki direkt Nicholas'ın ofisine çıkan kapıları açık asansöre bindim. Birkaç dakika sonra kapılar ofisine açıldığında Nicholas'ı toplantı masasında olduğunu gördüm. Başında Jason dikkatle söylediklerini dinliyordu. Fakat Nicholas'ın sesi gittikçe kısıldığı için konunun ne olduğunu bilmiyordum. Yine de hoşlanmayacağım şeyler döndüğüne emin olmuştum.

Ayağa kalkıp benimle göz göze geldiğinde Jason odadan çıktı. Toplantı masasına doğru ilerlerken o da benimle yarı yolda buluştu.

"Her şey yolunda mı?" diye sorduğumda saçımı okşadı.

"Yoluna girecek. Gel otur," dedikten sonra elini belime koyarak beni az önce kalktığı sandalyenin karşısına oturmam için yönlendirdi. Ben sandalyeye yerleşince o da karşıma geçti. "Kevin kısa bir eğitimden geçti. Şimdi yeni bir özel koruman olacak."

"Vay canına! Bu konudaki fikrimi sorduğun için teşekkür ederim Cooper!" Kapı çaldığında kafamı çevirip kimin geldiğine baktım. Jason ve Kevin içeri girdikten sonra arkalarından onları takip eden benden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim kişinin bir yerden tanıdık geldiğini düşündüm. Yemyeşil gözlerine baktığımda kim olduğunu hatırlamak için zorluyordum kendimi.

"Adrian. Özel koruman." Nicholas'ın açıklamasıyla bütün anılarım netleşmişti şimdi. İstemeden bir kıkırtı kaçırdım ağzımdan. "Genç olduğu için yanında daha iyi uyum sağlayabilir. Ve genç olmasına rağmen bir ölüm makinesi gibi çalışıyor," dedi kıkırtıma alınarak.

"Muhtemelen onlarca kişi arasından gidip eski sevgilimi bulmak da senin üstün başarın olmalı." Dalga geçer gibi konuştuğumda oldukça keyiflenmiştim. Nicholas'ın söylediğim şeyi sessizlik içinde sindirmeye çalışmasını izledim. Sonra öfkeyle Jason'a baktı.

"Geçmişinde Bayan Landers'a dair hiçbir bilgi yok," dedi Jason.

"Çünkü Interpol tarafından aranmadan önce o bilgileri değiştirmiştim," dedi Adrian dümdüz karşıya bakarken. Disiplini yıkılmaz bir kale gibi gözüküyordu.

"Bunu nasıl yapabildin?" Jason'ın sesi azarlar gibi olduğu için sırıttım.

"Benim de gizli bağlantılarım var." Karşımda gördüğüm Adrian onu en son gördüğüm zamanki gibi değildi artık. Interpol tarafından aranıyor muydu gerçekten emin değilim ama çocukluğumdaki Adrian asla suç işlemezdi. Belki de karakterinde aynı kalan tek şey dürüstlüğüydü.

"Sırf bu işi alabilmek için bundan bahsetme gereği duymadın mı?" Nicholas kafayı yememek için zor tutuyordu kendini.

"Bu teklif bana geldiğinde bahsettiğiniz kişinin Liz– Bayan Landers olduğunu bilmiyordum. Daha sonra öğrendiğimde ise Interpol'ün peşimi bırakmasını sağlayacağınızı söylediniz ve bunu riske atmak istemedim."

"Yaa! Bana hâlâ Liz diyor. Çok tatlı," dedim araya girerek. Dalga geçtiğim için ortam daha fazla geriliyordu. Bu yüzden uzatmak istemeyerek ciddileştim ben de. "Bu noktaya nasıl geldin Adrian? Interpol'ün peşine düşmesine neden olacak neler yaptın?"

"Birtakım iftiraların sonucu." Kısa cevabından sonra Nicholas'a baktım.

"O bambaşka bir yola gitmeden önce çocuktuk Nicholas. Geçmişimiz hiçbir şeyi değiştirmez. Çalışma tarzından hoşlanmazsam benimle çalışamaz." Söylediklerim yeterli gelmemişti ama daha sonra konuşacağımızı belli ederek başını salladı.

İTAAT (Değişim #1)Where stories live. Discover now