⭐ Yeni Bir Sultan Hanım : Fatma ⭐

216 8 15
                                    

1606

Aralıktı. Kar yağıyordu. Gece de yeni çökmüştü aleme. Sarayın soğuk mermer duvarları arasında bir ses yankılanıyordu. Bir çığlık...

" Aaaaaa ! "

Hünkarın gözdesi Anastasia / Mahpeyker ikinci çocuğunu doğurmaya çalışıyordu. Aylardır beklediği evladına güzel bir muştuyla kavuşmak... Bir şehzade anası olmak istiyordu o.

" Ikın hatun, az kaldı. "

" Aaaaaa ! "

Bu sarayda güç, şehzadeyle bir ölçülürdü. Ne kadar çok şehzaden olursa o denli itibarlanır ve dahi sözünün, cisminin kıymeti olurdu. Fakat bu her vakit de böyle işlemezdi. Öyle ki her şey hünkarın sana beslediği duygulara bağlıydı. Ola ki hünkar derin duygularla sana bağlanırsa en dipteyken seni alır göklere çıkarır, en önde olanın dahi üstüne koyuverirdi.

Nihayet çok geçmeden bir bebek ağlamasıyla yankılanmıştı saray. Evet, Mahpeyker'in merakla beklediği evladı doğmuş ve o da hanedan soyuna mahsus kütüğe dahil olmuştu.

" Nur topu gibi bir kızın daha oldu Mahpeyker Hatun. Rabbim Devlet-i Âli'ye bağışlasın. "

Doğum döşeğinde öylece kalmıştı Rum Kızı. Böylesi bir habere ne diyeceğini nasıl tepki vereceğini şaşırmıştı. Zira o bir oğlan doğuracağına öyle de çok hazırlamıştı ki kendini. Ancak şimdiyse yine bir kız doğurmuş, belki de elindeki son umudu da böylece yitip gitmişti.

" Ah... "

...

***

Doğum odasının çaprazında bulunan holde telaşlı bir bekleyiş hüküm sürmekteydi. Harem cariyeleri dahi derin uykularından kalkmış, doğumun neticesini öğrenmek adına da koridorlar boyunca dizilmişlerdi.

Karşı dairede ise Sultan Ahmed ve onun diğer kadınları, kalfaları bu bekleyişi sürdürmekteydi. Oysa ne Hatice Mahfiruz ne de Boşnak Haseki - Fatma Ferahşad - burada bulunmaktan zerre keyif almıyordu. Zira yüreklerindeki korku onlara az sonra alacakları haber karşısında çaresiz kalacaklarını söylüyordu.

" Zannederim evladınız doğdu hünkarım. "

Bu Şebsafa Kalfa'ydı. Bir köşede durmuş sukunetle neticeyi beklemekteyken işitilen bebek çığlığı üzerine gülümsemiş ve kırgın olduğu padişahına dönüp böyle deyivermişti.

Ahmed ise bir kez daha baba olmanın verdiği heyecanla karışık bir ses tonuyla yanıtlamıştı kalfayı.

" O vakit getirsinler evladımı. "

Ahmed'in bu sevincini kederli bir çehreyle seyreden Mahfiruz o an ağlamak üzere yaşlarla dolan firuze rengi gözlerini kimselere belli etmeden silmiş ve bir an için de olsa pek sevgili hünkarıyla göz göze gelmişti.

Ah... Hakikat şuydu ki, uzunca bir zamandır eli eline değmemişti Ahmed'in. Nasıl ki Kırım mevzusunu açmış, akabinde saraya Mahpeyker Yılanı ile şu Boşnak Kız girmişse o günden beridir ondan uzaklaşmıştı hünkarı.

" Hünkarım..."

" Mahfiruz... "

Oturduğu yerden ayağa kalkmıştı güzeller şahı haseki. Muradı Ahmed'inin yanına varıp huzurdan ayrılmak üzere müsaade istemek ve dairesine gidip içli içli ağlamaktı. Fakat o daha iznini dile getirmeden odanın genişçe olan iki kanadı birden açılmış ve içeri kucağında tuttuğu kundağa sarılı bir bebekle Gülhan Kalfa girmişti.

" Müjdeler olsun hünkarım. Bir kızınız oldu. "

İşittiği bu muştuyla birlikte yanan kalbi buzlar gibi serin sulara kanmış ve dahi kendini neşelere boğulmuş bulmuştu Mahfiruz. Öyke ki en büyük düşmanı yine bir kız doğurmuştu. Yine bir kız doğurmuş ve makamından bir adım dahi ileri gidememişti.

" Rabbim salihalarından eylesin. Bahtını açık etsin. "

Zevcesi Mahfiruz'un bu hayır duasının ardından gülümsemişti Sultan Ahmed. Bunun üzerine de bir diğer eşi olan Fatma da huzura varmış ve henüz dünyaya gelen bu küçük kız adına iyi dileklerde bulunmuştu.

" Allah uzun ömür versin.  "

...

Hiç şüphesiz bu iki nikahlı kadın da rakibelerinin bir kız doğurmasına pek sevinmişlerdi. Öyle ki ikisi de Mahpeyker denilen hatundan iliklerine değin nefret ediyor, onun ne denli kurnaz, şımarık olduğu gerçeğini hiçbir vakit de unutmuyorlardı.

Mahpeyker'in devri de öyle yahut böyle bitecekti. Doğurduğu bu son kızla birlikte son bulacak ve o da tıpkı Ahmed'in nikalı kadınları arasında unutulup gitmiş olan cariyeleri misali yok olup gidecekti.

...

***

" Bana dünyaları bağışladın ışığım. Kendin kadar güzel kızlar verdin. İnşallah bahtları da yolları da açık olur. "

Kucağına aldığı minik kızına bakmıştı Ahmed. Kalın parmaklarını usuldan bu küçük sultanın yanakları üzerinde gezdirmiş ve gülümsemişti.

Mahpeyker ise o kadar mutsuz ve umutsuzdu ki, Ahmed'in sevincini göremiyordu bile. Dudaklarına sahte bir gülümseme yerleştirmek istese de bunu yapamadı. Yorgun başını yastığın diğer tarafına çevirdi ve sessize ağlamaya başladı. Oysa Ahmed de dahil hiçkimse bunu fark etmemişti. Zira herkes o an Ahmed'in ezan okuyan sesine kulak kabartmış haldeydi.

" Senin adın Fatma. Senin adın Fatma. Fatma... "

...

***

Saray bu haberle çalkalanıyordu.

" Mahpeyker yine bir kız doğurmuş. "

Mahfiruz ise bu sözler kulağına dalgaların kıyıya vurması misali çarptıkça Çerkeslik gururuna kapılıyor ve dairesine doğru uzanan koridorlar boyunca gerine gerine yürüyordu.

Öyle ki o hür ve nikahlı olmasına karşın üstüne bir de devletin veliahtının anasıydı. Baş kadındı. Haremin idaresi ondaydı. Yalnız bu da değil. Hünkarının öksüz kalan şehzadesinden de analığını esirgemiyordu. Haliyle herkes ona iki şehzadenin de validesi gözüyle bakıyordu. Osman ve Mehmed'in...

Şimdi deyin bakalım, Mahfiruz'un yanında Mahpeyker de kim ?  O ki Rum diyarından Bosnabeylerbeyi'ne oradan da bir zamanların valide sultanı olan Melike Safiye Sultan'a hediye edilen basit bir köleydi. Alınıp satılabilen, eskiyen ve dahi eskidi diye gözden dahi düşebilecek olan bir et parçası...

" Rabim sana hamd olsun, dualarımı kabul ettin. "

Gayrı kendine güveni gelmişti Mahfiruz'un. Onu kolay kolay kimsenin sarsıp  yıkamayacağını anlamış ve rakibesinin kız doğurması sebebiyle dairesine varır varmaz bir güzel abdest alıp şükür namazına durmuştu.

" Sana şükürler olsun Rabbim. Şükürler olsun. "

İnanmıştı Çerkes Haseki. Ah... İnanıyordu ki istikbalin parlayacak olan yıldızı onun zürriyetinden gelen Osman'ı olacaktı. Ne Mahpeyker ne de bir başkası, zinhar onlara erişemeyeceklerdi. Öyle ki bu ana oğul hep önde ve birlikte hareket edecekler, düşmanlarını ezip geçeceklerdi.

...

En azından Mahfiruz böyle istiyor böyle de düşünüyordu.

...




* Yorumlarınızı bekliyorum. ✨


ÇERKES SULTAN : MAHFİRUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin