4. bölüm

299 25 44
                                    

ASKOLARRRR

Kurban bayramınız kutlu olsun 💋💋🤍

Valla dün öküz gibi hastaydım koştur koştur hastaneye götürdü babam doktorda bi b0k yemedi.

Neyse hadi ben sizi tutmiyim 🤭

•••••••••••

Osmanlı'nın gözünden

İngiltere ve Fransa yavaş yavaş geriye gidiyordu.

Aslında ilk başta acaba bende mi sorun var diye düşünmüştüm ama şimdi anlıyorum ki bunlar mal (dikkatli bakarsanız..)

"Korkmayın sizi yemem" dedim ama maalesef bunlar anlamadı.

Neredeyse 6 dakikadır aralıksız ayakta bakışıyorduk.
Ki ben artik ayakta durmaktan yorulmuştum bu yuzden etrafa bakinmaya başladım.

Ancak görünürde oturacak bir yer yoktu. En azından oturarak bakissaydik ah be.

Bende bunlardan hayır gelmez diyip odadan çıktım.

İngiltere'nin gözünden

...

"O NEYDİ ÖYLE?!"

Yanımda bağıran Fransa'ya baktım. Gözleri pörtlemisti.

O da bana baktı.

"Aslında biliyor musun, keşke seni öldürseydi."

Birden gözlerimi kıstım (ok bb bakışı yani) normalde böyle şeylere alınırdım ancak Fransa'yla duygularımız karşılıklıydı.

"Evet, keşke beni öldürseydi de senin o Tanrı çarpmış suratını daha fazla görmek zorunda kalmasaydım."

Bu sözüme karşılık kaşlarını çattı ve Fransızca birşeyler homurdanarak gitti. Sanki az önce o adam içeri girmemiş gibi...

Osmanlı'nın gözünden

Merdivenlerden inerken olabildiğince dikkat çekmemeye çalışıyordum ama nafile. Herkes bana bakıyordu resmen.

Bu şekilde ilerlerken bir tablo gördüm.

Tabloda oğlum vardı. Yanında da bir adam.

Adam sarı saçlı ve kahverengi gözlüydü. Ayrıca aşırı derecede uzun boyluydu.

Oğlumun omzuna elini koymuş kameraya bakıyordu. Yüzünde gayet ciddi bir yüz ifadesi vardı. Oğlumsa oldukça genç gösteriyordu ve kameraya nazikçe gülümsüyordu. Elinde bayrak vardı. (Türk bayrağı)

Ne kadar da güzel gözüküyordu.(oğlu) Aynı benim gibi..(ve okurlarım gibi ehe)

Yarım saat daha yürümeye devam ettim, artık yorulmuştum ve gerçekten acıkmıştım. "Acaba burda mutfak varmı?"

BM'nin gözünden

"Bak Türkiye, biliyorum anılarını aklına getiren şeyleri sevmiyorsun ve onlardan olabildiğince uzak durmaya çalışıyorsun. Ancak bu sefer yapacak bir şeyimiz yok. İdare etmeliyiz. Henüz kimse bunu bilmiyor (üstüne atlayan ülkeler dışında) olabildiğince çabuk bir şekilde onu.. ee. Şey yapacağız.. uhh."

"Biliyorum ama ben..bunu nasıl yapabilirim bilmiyorum. Nasıl herkesten saklarım. Onu nasıl zapt ederim. Mutlaka kaçmaya çalışacaktır, ortalığı araştıracaktır. Eleştiri yapacak ve sorgulayıp olay çıkaracaktır. Şimdiki ülkelerin ne kadar eleştiriye kapalı olduğunu biliyorsun. Yapacak ne olabilir ki? Onu sonsuza kadar bir odada, odayı bırak bir binada tutamayız. O kaçar gider."

"Onu zapt edecek kadar güçlüyüz?"

"Hee, güçlüsünüz. O adam Avrupa taraflarına bi gitti mi görürsün sen. Avrupalılar ona yanaşamaz bile. Ciddiyim, kimse onunla konuşacak cesarete sahip değilki? Şu halime bak! O benim babam, ama ben bile ona yanaşamıyorum."

"Bak Türkiye, eğer elimde olsaydı,bende onu kendi zamanına gönderirdim ama bildiğin üzere henüz öyle bir teknolojiye sahip değiliz. Bu durumda yapabileceğimiz tek şey onunla yaşamaya alışmak."

"Yaşamaya alışmak derken!? BM sen ne diyorsun?! Bu adam bizim pestilimizi çıkarır! *Daha kışık bir sesle hatta fısıldayarak* Nazi'den bile beter.."

"..."

"Bence biz bu adamı normal bir insan gibi gösterelim, bir çalışan gibi. Bir bahane uydurup yüzünü ten rengine boyarız. Uruguay'ın kalıcı boyaları yok muydu? Hani cadılar Bayramı için aldığı. Onları kullanırız?"

"Bir düşünmeliyim Türkiye,ama içimden bir ses diyorki bu iş sadece ikimizin arasında kalmayacak..."

*********

Lan hikayeyi yazan benim ben bile ne olacağı konusunda düşünüyorum.

Tabii sizin fikirlerinizle benimki farklı ben yazarım çünkü amk.

Neyse şimdi memleketten eve doncez o yuzden anca bu kadar yazabildim.

Umarim kitabi seversinizz

Kendinize iyi bakın hoşça kalın.

Seviliyorsunuzz

Oy atin bide

💋

Geçmişten gelen misafir..Where stories live. Discover now