29. Bölüm "Kartal Yuvası"

En başından başla
                                    

Ne dediği tam olarak anlaşılmasa bile emirler yağdırdığını duyabiliyordum fakat bugün yaşadıklarının ağırlığı öyle yormuştu ki onu, ses tonundan bile belliydi yorgunluğu... Bedenini, yüzünü, gözlerini görmeme gerek dahi yoktu.

Yeniden içeri girdiğinde elindeki telefonu cebine yerleştirdi. Diğer elini de dağılmış saçlarının arasından geçirdi. Kim bilir bugün kaçıncı kezdi elini saçlarının arasından geçirişi. Öfkeliyken ya da çıkmaza girdiğinde saçlarından alırdı hıncını. Belki koparmıyordu ama haddinden fazla oyalanıyordu parmakları orada. 

Şu an olduğu gibi. 

Öfkeli değildi, fazla yorgundu ama öfkeli değildi. Büyük bir çıkmaza girdiği her halinden belliydi.

Nihayet parmaklarını saçlarından indirdi ve yüzünden aşağı kaydırdı. "Cengiz şerefsizinden bile şüphelenmiştim ama o da değil." Dediğinde boş boş yüzüne baktım. "Cengiz de kim?"

Kartal yüzünü buruşturdu ve boş ver dercesine başını sallayıp pencereye doğru ilerledi. Belli ki nefes almaya ihtiyacı vardı zaten yüzünden aşağıya kayan parmakları da tişörtünün yakasına eziyet ediyordu. "Kartal." Dediğimde bakışları yüzümü buldu. Parmakları ise pencerenin kulpunu kavramıştı. Pencereyi açmak yerine pes edercesine nefesini verdi. "Benim düşmanım." Dedi ruhsuz bir sesle ama sesinin tınısında rahatsız edici bir şey vardı. "O da polis. Böyle bir şeye cesaret edemeyeceğini bilsem de her ihtimali değerlendirmeden geçmek istemedim."

Sesinin tınısındaki rahatsız edici şey netleşirken gözlerim şokla büyüdü. "Düşmanın polis mi?"

Kartal'ın bakışları pencereye döndü ve sonuna kadar araladığı pencerenin önündeki mermere avuç içlerini bastırıp dışarıdaki havayı uzunca soludu. "Hırs adamı düşman da yapar, mesleğinin yüz karası da." Cümlenin devamını getirmek yerine içine birkaç kez daha uzun nefes çekti ama bu defaki boğulmaktan değildi, daha çok öfkesini dizginleme şekliydi. Bedenini tanıyordum; hareketleri, tavrı, duruşu... Hepsi ezbere bildiğim bir kitap gibiydi ama hayatı... Hayatı hakkında doğru dürüst bir şey bilmiyordum sadece bildiğimi sanıyordum. Şimdiyse hayatını yeni yeni öğreniyordum ve onu yeniden keşfedecek olmak karşı konulmaz bir hevesle dolduruyordu içimi. 

Cümlenin devamını öğrenebilmek için yatağın içinde seslice kıpırdandığımda Kartal'ın bakışları önce cevap bekleyen yüzümü buldu ardından pencereden ayrılarak yanı başımdaki koltuğa oturdu. "Benden önce bu suç örgütüyle o ilgileniyordu. Tepedekilerin isteğini yerine getiremeyince yerine ben geldim. Şimdi de beni devirmeye çalışıyor." Öne doğru eğildi ve bileklerini dizlerine yaslayıp dudaklarını tehlikeli bir kıvrımla belli belirsiz kıvırdı. "Ama o, o kadar kolay değil."

Gerilen kaslarımla ona doğru huzursuzca döndüm. Böyle bir adamın varlığı yepyeni bir korku peydahlamıştı içime. Sanki yeni düşmanın varlığı yetmiyormuş gibi bir adam daha eklenmişti düşman haneme. "Ya senin kimliğini açıklarsa?" Diye sordum kuru bir sesle. "Barmen olmadığını, çökertmeye çalıştığını söylerse?"

Dudaklarını dümdüz bir çizgi aldığında başını da olumsuzca salladı. "Benim ölmem demek, onun yerime gelmesi demek değil. Zaten böyle bir şey yaparsa kendini de namlunun ucuna koymuş olur. Yapamaz, ailesi var. Cesaret edemez." Kesik bir nefes aldı ve o an, anlamını çözemediğim bir derinlikle gözlerimin içine baktı. "Yalnız olan tehlikelidir, ailesi olan daima yeniktir."

Kartal gözlerini benden ayırmadan sessizce içini çektiğinde sözlerinden beni kast ettiğini anlamıştım. En başından beri, zaafım olduğunu kimse bilmemeli söylemleri yenileceğini bildiğindendi.

SOKAĞIN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin