16 - KUŞKUNUN ZEHRİ

Start from the beginning
                                    

Matteo tam sırıtıp bir şey söyleyecekken koridorun sonundan Ahsen'in sesi duyuldu. "Ona hiçbir şey anlatmayın!" Bize doğru koşan Ahsen'in sözü üzerine sanki saniyeler yavaşladı. Matteo'nun sırıtan yüzü bozulmuş, yerine öfkeli bakışlarını geri getirmişti. Artık topluluğa yaklaştığında nefes nefese kalmış bir halde konuşmasını sürdüren Ahsen, "Üzerine dinleme cihazı aldığını gördüm. Bir cevabı olsa bile aleyhimize kullanır," dediğinde bakışlarımızı Matteo'ya çevirdik. Cidden neler oluyordu? Hiç derdimiz yokmuş gibi birde Matteo çıkmıştı başımıza. Kwang, Matteo'ya doğru bir adım attığında anlaşılır olması için resmen hecelemişti. "Onu bana ver Matteo!" O ise bir şeyden haberi yokmuş gibi Kwang'a İtalyanca konuşmaya başladı.

Kwang onun zırvalıklarını kesip atan bir ses tonuyla ona karşılık verdi. İtalyanca değil. Hepimizin duymasını ister gibi, "Cihazı bana ver Matteo. Senin kendi çıkarların için herkesi kullandığını biliyorum," dedi. Matteo karşısındaki bu ciddi adama yenileceğini bilir gibi elini yaka cebine götürerek yerleştirdiği cihazı aldı ve yere umursamaz bir hareketle attı. Herkes yerde seken cihaza bakıyordu. Kwang cihazı ayağıyla basarak kırdı. Parçalandığından emin olmak için de eline alıp parçaları un ufak etti. "Başka var mı?" diye şüpheyle sorduğunda Matteo ellerini iki yana açtı. "Sanırım yok." Gevşek tavrı herkesin sinirlerini geriyordu. Gitmeye niyeti olmadığını görüyorduk.

Matteo ağır ağır ve rahat bir tavırla konuşmaya başladı. Ellerini ceplerine yerleştirip bize doğru bir adım attı. "Üniversite yıllarımda laboratuvar teknolojisiyle ilgileniyordum. Parmaklarımı eritene kadar..." deyip sol elini bize doğru kaldırdı. Üç parmağı da gerçekten erimiş görünüyordu. Sağlam olan işaret ve baş parmağına göre küçük kalmışlardı. Kemiği saran ince bir deri vardı sadece o üç parmakta. Şimdiye dek fark etmemiştim. Zaten ya eldiven takardı ya da eli cebinde gezerdi. Herkes onun parmaklarına baktığında konuşmaya devam etti. "Laboratuvar ortamı. Bilirsiniz, bazen tehlikeli oluyor," deyip kendi kendine güldü. Herkes bu saçmalığın bitmesini diler gibi ona bakıyordu. Çağan ise yumruklarını sıkıyordu.

Matteo, "Parmakları eksik bir mafya olmak da beni sinirlendiriyordu. Bu yüzden o lanet laboratuvardan çıktım. İnsanları öldürmek daha zevkli geldi," diyerek yine herkesin ondan iğrenir gibi bakan bakışların altında kalmıştı. Onun ise hiç umurunda değildi. Anlatmaya devam etti. "Laboratuvar teknisyeni olarak bir geçmişim olduğundan da kardeşinin olduğu o yere uğramışlığım vardı," dediğinde Çağan'a samimiyetsiz bir ifadeyle dişlerini göstererek gülümsedi. "Kısa kes!" Çağan eğer Kwang önünde durmasa ona saldırır gibi duruyordu. Matteo kendi etrafında ağır adımlar atıp, "Biliyor musunuz? Ben Akhar'ın robot olabileceğinden şüpheleniyorum," sözleri üzerine kısa bir kahkaha attı. 

Herkes göz devirerek dinliyordu onu. Doğa daha fazla dayanamayarak, "Ne anlatıyorsun sen? Hikaye üretme ne diyeceksen de!" Doğa'ya bu sözleri hiç yakıştıramamış gibi sahte bir alınganlıkla, "Küçüğüm, kalbimi kırıyorsun," diyen Matteo'yu Doğa'nın sallandırmak istemesine emindim. "Midemi bulandırıyorsun," demekle yetinen Doğa ondan biraz uzaklaşarak bana doğru geldi. Matteo, "Robot ömrünü uzatmak için insan DNA'sı kullanılıyor. Akhar, 18 yaşından küçük olan herkesi öldürmedi. Onların eğitimleriyle ilgilenemezdi. Savaşa da hazırlayamazdı. Bu yüzden bazılarını ortadan kaldırdı, bazılarını ise koleksiyonunda sakladı," deyince Çağan ona doğru atıldı.

"Saçmalamayı bırak! Şimdi mi kurdun bunları? Senden dinleyecek hiçbir şeyimiz yok! Defol git!" Çağan'ın bağırması üzerine Matteo sinirleri zorlayan cümlesini de kurdu. "Kardeşinin adı neydi? Dur söyleme, dilimin ucunda," dudağını ısırarak işaret parmağını şakağına götürüp düşünür gibi yaptı. "Leyan... Zavallı kız. Koleksiyonun içinde olmak yerine bedeni küle dönüşmeliydi," dediğinde bu Çağan'ın dayanması için son noktaydı. "Senin..." Çağan kulak tıkayan küfürlerle Matteo'ya bir yumruğunu geçirdi. Onu yere savurduğunda ise üzerine geçip ardı ardına yumruk atmaya devam etti. Hala küfür ediyordu. Yerde dayak yerken gülümseyen Matteo dişlerine bulaşan kanla birlikte delirmiş gibi duruyordu.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now