kraliçenin kırık kalbi

1.5K 222 29
                                    

"Anne, Taehyung ile çay yaptık."

Elindeki tepsi ile balkona çıkan Jungkook annesinin yanına ilerlerken Taehyung da onu takip etti. Endişeyle annesinin yanına oturan Jungkook'un yanına oturdu Taehyung utangaç bir şekilde.

Genç kadın oğlunun getirdiği tepsiye bakıp gülümsedi ve teşekkür edip bir fincan çay aldı. Jungkook annesinin ne hissettiğini çözemediği için sakince ona doğru eğildi.

"Eğer iyi hissetmiyorsan seni yalnız bırakabiliriz."

Annesi kafasını sallayıp reddetti bu dediğini.

"Sorun değil, artık bir şekilde alışmam gerekiyor."

"Anne kendini zorlamana gerek yok. Evet bu hallerin beni çok mutlu ediyor olabilir ama bu kadar çabuk alışmak zorunda değilsin."

"Çabuk değil Jungkook, üç yıl oldu."

Taehyung burada olmaması gerektiğini düşündüğü için gerilmişti ama yanındaki Jungkook'un varlığı ona bir nebze güven veriyordu.

"O adamlar bana saldırdığından beri üç yıl geçti ve ben artık daha fazla o yatakta kalamam. Jungwoo, ailesinin tuttuğu o adamların icabına bakıp bizi her şeyden uzaklaştırdı. İki yıl boyunca hiç yorulmadan, sıkılmadan sadece benimle ilgilendi. Bazen bana yalvardığı oluyordu, ne olur sadece yüzüme bak, diye ama ben o kadar korkuyordum ki...

Çok güzeldim ama güzelliğimden geriye bir şey kalmamıştı bu yüzden onun gözlerine bakmaya korkuyordum çünkü eğer bana her zamanki gibi bakmadığını görürsem bir daha mutlu olamazdım. Beni ne kadar çok sevdiğini söylüyordu, hala çok güzel olduğum konusunda diretiyordu ama o gözlere bakmaya çok korkuyordum. Görebileceğim ufacık bir acıma veya tiksinme ibaresi bile beni yerle bir ederdi bu yüzden aşık olduğum adamın çabalarının hiçbirine karşılık veremedim."

Gözleri dolmuş kadının elini sıkan Jungkook annesini dikkatle dinliyor ve Taehyung'un da gözlerinin dolmuş olduğunu fark etmiyordu.

"Ama bugün... o kadar zamandan sonra ilk defa yüzüne baktım, gözlerinin tam içine."

Jungkook'un annesi aniden ağlamaya başladığında Jungkook hızla kalkıp ona sarıldı ve kadın da oğlunun omzuna başını gömüp hıçkırarak ağlamaya başladı. Taehyung gözleri yaşlarla dolu bir halde sessizce onları izliyor ve kadının ağlayarak kesik kesik söylediği şeyleri dinliyordu.

"Hiç değişmemiş... Hala aynı bakışlar, aynı yüz ve aynı adam.. Boşuna bu kadar korkmuşum Jungkook, babanın sevgisine güvenmeyerek onu ne çok kırmışımdır kesin! Seni yapayalnız bıraktım, ne çok kırılmışsındır bana!"

Ağlayan annesinin başını ve sırtını okşayarak sakinleştirmeye çalıştı Jungkook.

"En çok sen kırıldın anne, en büyük yaraları sana açtılar ama artık geçti. Hem sen ne yaparsan yap babamı da beni de kıramazsın."

"Yüzüme saplanan camları çıkardınız ama ben onları size sapladım. Sen benden vazgeçmedin oğlum ama ya baban geçmişse?"

Jungkook kafasını sallayıp güldü.

"Babam mı? Asla!"

Annesi de gülerek çekildiğinde biraz daha rahatlamıştı ve gözyaşları durulmuştu artık. Gözlerini silip kendine gelmeye çalıştı ve bakışlarının değdiği Taehyung'a mahcup bir şekilde gülümsedi.

O an Taehyung kadının aslında ne kadar genç göründüğünü fark etti. Yüzündeki yaralara rağmen çok güzel görünen kadın aynı zamanda oldukça gençti de ve Jungkook'un babasının görünüşü aklına gelince onun da öyle olduğunu anımsadı. Kendi ailesinin aksine Jungkook'un ebeveynleri çok daha gençti.

my hero | taekookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant