Daha iyi.

Adını hepsinden iyi bildiği ve sıklıkla kullandığı kırmızı ruju alıp alt dudağına az olacak şekilde sürdü.

Dudaklarını birbirine değdirdip her yerine yedirdi.Tekrar kendini süzdü.

Çok daha iyi.

Yatağın üstündeki bol beyaz kısakolluyu alıp üstüne geçirdi.Ardından mavi kot pantolonu,kısakollunun üstünde olacak şekilde ayarlayıp giydi.

Odasının sağındaki annesinin yeni yıkayıp Elena'ya verdiği ama Elena'nın odanın kenarına attığı temiz beyaz çoraplarınıda giydikten sonra sıra saçına gelmişti.

Saç en son olmalıydı.Aslında belki de makyaj da öyle olmalıydı.

Saçını saldı ve yerde duran tarağı alıp taramaya başladı. Acıdan gözleri yaşarmıştı.

Rastgele tarayıp alelacele üstten bir kuyruk yaptı ve önlerden iki tutam saçı yüzüne düşürdü.

Yatağın üstündeki bel çantasını aldı ve taktı.Komodinin üstünde duran cüzdanına da alıp birbirine karışmış olan iki kulaklığı rastgele çantaya atıp,eline telefonunu aldı ve odasından çıktı.

Çelik kapının önüne geldi.Spor ayakkabılarını giydi ve annesine seslendi; "Ben çıkıyorum." Annesi hemen koridorda belirdi ve Elena'nın yanına geldi.

"Nereye gidiyorsun?"

"Biraz yürüyüş yapacağım. Kafamı dağıtmak gerekiyor." Annesi hiçbir şey söylemeden Elena'nın yüzüne suçlu iması ile bakıyordu. "Hayır anne, bir daha öyle birşey yapmayacağım. Söz verdim: hem babama hem sana. Biliyorsun."

Annesi birkaç saniye sadece yüzüne baktı hiç konuşmadı. "Üçüncü kez olmaması dileğiyle." Annesi mutfağa doğru ilerlerken aniden durdu ve Elena'ya döndü. "Elena!" Elena annesine doğru döndü. "Nerede çalışacağın artık belli mi?"

"Senelerdir belli anne.Ben Amerika'da çalışacağım."

"Elena yanlış yapıyorsun. Siz o sözü verdiğinizde çocuktunuz. Onlar bunu unutmuşlardır bile. Saçmalamayı bırakmalısın."

Annesine göz devirdi ve tekrar annesine baktı. "Özür dilerim,ama anlamıyorsun. Anlayamazsın." Çelik kapıyı açıp çıktı.

Büyük ve hızlı adımlarla nereye gittiğini bilmediği yolda yürümeye başladı.Kimse anlayamazdı.O normal bir söz değildi.Onlar bunu unutacak kişiler değillerdi.Unutamazlardı.

DEJA sözü! Diye bağırdıklarını hatırlıyordu.

Onu düşüncelerinden uyandıran çantasında titreyen telefonu oldu.Titreşime almıştı. Yine annem diye düşündü.Kim bilir ne almasını söyleyecekti.

Telefonu çantadan çıkardı.Ekrana bakmadan aramayı kabul edip telefonu kulağına götürdü.

"Evet?"

"Elena Robinson?"Bu kalın bir erkek sesiydi.Annesi değildi.Telefonu kulağından çekip ekrana baktı.

Yabancı numara.

"Kimsiniz?"

"Jack!Ben Jack!Jack Carter!" O kadar heyecanlıydı ki nefes nefese gibiydi.

Bir an kalbi durdu. Yolun ortasında kalakaldı. "Aman tanrım!Jack!" Arabanın kornaya basıp onu uyarlamasıyla yolun kenarına geçti ve duvara yaslandı.

"DEJA sözünü unuttuğumuzu düşünmedin herhalde."

"Hayır tabiki!Biliyordum unutamayacağınızı."

KANLI SİSजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें