Ⅹ.

105 28 107
                                    

Bölüm şarkısı: Pirhani- Hele Bi Gel

-----

Sonunda çıkış zili çaldığında çantamı kapıp hemen çıkışa koştum ama karşılaştığım manzara tam anlamıyla bir hayal kırıklığıydı. Sabahtan beri tam tepede duran ve buharlaşmamızı sağlayan güneş şuan görünmüyordu ve onun yerini alan siyah bulutlardan bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı.

Kapının önünde dikilmeye devam edince sabırsız okul arkadaşlarım söylenmeye ve beni itmeye başladılar.

Bende kenara çekilip çıkanları tek tek kontrol ettim ve onu görmeyi umdum. Ama tabi ki de 900 kişilik okulda bu mümkün olmadı.

Bir yanım ne olursa olsun gitmem gerektiğini diğer yanımsa bu havada kesin gelmeyeceğini söylüyordu. Gelse bile basketbol oynamamız imkansızdı o ayrı konu.

Biraz daha düşündükten sonra gitme konusunda kesin karar kıldım, sözümü tutmalıydım.

Hırkamı çıkartıp kafamın üstüne tuttum ve basketbol sahasına kadar koştum.

Vardığımda sahanın yanındaki küçük hazırlanma kulübesinin çatısına sığındım.

Yarım saat dedim kendime, yarım saat ne olursa olsun bekleyeceğim ve sonra gideceğim.

Daha birkaç dakika geçmeden Uzay'ın koşarak yaklaştığını gördüm. O da sözünü tutmuştu, bu gülümsememe sebep oldu. Islak saçları alnına yapışmıştı ve çok hoş görünüyordu, bu da daha çok gülümsememe sebep oldu.

Biraz daha yaklaştığında dizinin kanadığını farkettim. Bulunduğum yerden çıkıp ona doğru yürümeye başladığımda eliyle bana beklememi işaret etti ama yine de durmadım.

"Dizine ne oldu?" Yağmur'un sesini bastırmak için yüksek sesle konuşmam gerekiyordu.

"Önemli bir şey yok, sana orda bekle diyorum niye dinlemiyorsun?"

"Nasıl önemli bir şey yok ya, şu dizinin haline bak."

Kolundan tutup kulübenin önüne ilerledim. "Dizini yarmışsın, gelmen gereken yer bura değil. Bir eczaneye gitmeliydin."

"Eczacı ile sözleşseydik oraya giderdim."

Göz devirip yarasına bakmak için eğildim. Oldukça derindi. "Nasıl oldu bu?"

"Önemli bir şey yok, kayıp düştüm. Bu kadar."

Çantamın fermuarına taktığım fuları çıkartıp dizine sardım ve yavaşça ayağa kalktım, bu sırada sakince ne yaptığıma bakıyordu. "Sözünü tutmak için bu halde buraya kadar geldin ama yine de bana ters ters cevaplar veriyorsun. Dengesiz misin oğlum sen?"

"Belki biraz."

Sabır çekip bu lafını duymazdan geldim. "Yağmur yavaşlıyor, birkaç dakika daha bekleyelim sonra bir eczaneye gidelim."

"Herkese karşı bu kadar endişeli misindir? Bu telaşla ömrün çok uzun olmaz, biraz rahat ol. Sadece ufak bir sıyrık ama sen dizim kopmuş gibi bakıyorsun."

"Teknik olarak kopmaya yakın bir durumda."

"Başın ağrıdığında kafan kopmuş oluyor mu?"

"Tamam be! Senin için endişelenen de kabahat."

Kollarımı birbirine sarıp gözlerimi ondan ayırdım.

"Hey! Küstün mü?"

"Sana küsmedim, havaya küstüm. Basketbol oynamak için heyecanlıydım."

Bol Gamzeli | Texting (Ara Verildi)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt