13 - TUTSAK ÖZGÜRLÜK

Start from the beginning
                                    

Kabuslar peşimi bırakmadı. Düşüncelerimi kovalayan rüyalar uyurken de peşimdeydi. Soğuk ama beni yakan bedenim artık titriyordu. Vücudumun verdiği bu tepkimeyle irkildim. Kaçtığım kabuslar mı yoksa ağrıyan vücudum mu beni uyandırmıştı bilemedim. İrkilen bedenimle yanımda uyuklayan Kwang da yerinden sıçramıştı. "İyi misin?" endişeyle sorduğu sorunun ardından elini alnıma koydu. "Yanıyorsun," diyerek üzerimdeki örtüyü çektiğinde içten içe kızdım. Şu an gerçekten üşüyordum. Odanın başka bir ucuna gittiğinde su sesi duymam üzerine ilaç masasına koyduğu bir kabı yatağa yaklaştırdı. Revire getirilmişim... Kaptan çıkardığı bir bezi sıkarak alnıma koydu. "Çok soğuk," diyerek gözlerimi sımsıkı kapattığımda kollarıma da ıslattığı bezlerle soğuk kompres yaptı. Üzerim değiştirilmiş ve yerine bu ince hastane elbisesiyle kalmıştım. "Ateşini düşürmeliyiz," derken alnımdaki bez ısınınca yine değiştirdi. "Ya da ilaç verebilirsin, iğne de olur," gözümü kapatan bez yüzünden onunla göz teması kuramamıştım.

Ateşin kesilmesi artık bir iğneye bakıyordu. Hızlıca ve zahmetsiz... Bu bezleri koyup neden uğraşıyordu? "Gelişen teknoloji yüzünden vücutlarımız tembelleşti. Hastalıkla mücadele etmiyor bile. Her şeye ilaç, iğne. Doğal tepkimelerle de iyileşmeyi denemelisin," diyerek ısınan bezleri değiştirip durdu. Cevabımı da almış oldum. Dakikalarca uğraştı benimle. Üzerimde gidip gelen hareketlerini izliyordum. Vücudum biraz rahatlamıştı. Bu rahatlama tekrar bir uykunun içine aldı beni... "Hesna?" Gözümü açtığımda hasta yemek masasını yatağa yaklaştırarak, "Bir şeyler yemelisin," dedi. Uyuyup uyanıyor başım ağrımaya devam ediyordu. Ne zamandır buradaydı? Doğrulmama yardımcı olduğunda masayı önüme yaklaştırdı. "Yapman gereken işler yok mu?" demem üzerine kaşlarını çatarak bana baktı. Yatağın yanına sandalye çekerek oturduğunda bir şey demedi.

"Yanlış anlama, ilgilendiğin için teşekkür ederim. Yanımda bu kadar uzun kalman göze batabilir. O yüzden söylüyorum," diyerek kendimi düzelttim. Gerçek bir evlilik olduğunu kimse düşünmüyordu. Gerçek de bir evlilik değildi zaten ama benimle ilgilenmesi konuşulabilirdi. "Umurumda değil. İyi olduğunu görmeden bir yere gitmeyeceğim. Ayrıca bunu artık mesele etmemize gerek yok," dediğinde şaşkın bir ifadeyle ona baktım. O ise önümdeki yemekleri yemem için elime kaşık tutuşturmuştu. "En son ne zaman yemek yediğini hatırlıyor musun? Seni hiç yemekhanede görmüyorum. Zayıflıyorsun," derken beni şaşırtmaya devam ediyordu. "Ben, yiyorum aslında," derken neden çekinir gibi söylemiştim ki? Doğru, karşımda resmen yemek yemediğim için beni azarlayan biri vardı. "Emin misin? Bundan sonra yemek saatlerinde haberleşeceğiz. Kendine dikkat etmiyorsun."

Bu adam sahi mi diye düşünürken bana çatık kaşları altından bakmaya devam ediyordu. Onun baskı sunan bakışları altında usul usul kaşığımı çorbaya uzattım. İçmek için doldurduğum kaşığı ağzıma götürürken beni dikkatle izlemeye devam ediyordu. Yuttuğumda bundan memnun olmuş gibi gülümsedi ve bakışları normale döndü. Sonra yavaş yavaş zihnime dolan boğulma anım gözümün önüne geldi. Kasıldım, sinirlerim gerildi. Kaşığı yavaşça tepsiye geri bıraktım. Derin bir nefes aldığımda Kwang, "Ne oldu?" diyerek meraklı ses tonunu yansıtmaktan çekinmemişti. "Neredeyse öleceğimi hatırladım da!" derken sitemim ona değildi ama sesim yüksek çıkmıştı. Benim sesimin aksine yumuşak bir tonla, "Gerekeni yaptım. Sen yemeğini düşün," demesiyle bıraktığım kaşığı alarak çorbayı bana yedirmeye başladı. İtiraz edemeden doldurduğu kaşıkları ağzıma diziyordu. Soru sormama izin vermemişti resmen.

"Kwang..." desem de o bana bu tabağı bitirtmeye niyetliydi. Zaten durmamıştı. Sonunda bütün tabaktaki çorba bitince konuştu. "Kendinle ilgilenmiyorsun," derken artık beni bu duruma getiren Beril hakkında konuşmak istiyordum ama o başka şeyler anlatmaya başlamıştı bile. "İnsan kalabilmekten konuşuyoruz değil mi? Hayatlarımızı kazanabilmeyi umuyoruz. Tehlike getirdiğini düşündüğümüz robotlara dönüşme. Sen makine değilsin. Sonuçlara o kadar odaklısın ki süreci kendine ziyan ediyorsun. Her şeye rağmen yaşamak zorundayız. Hala nefes alabiliyorsan yaşamalısın." Neden birdenbire bunları anlatmaya başladı? Niyeyse yatakta küçülüp kalmıştım. Yemek masasını çekerek sandalyeden kalktı ve yatağın kenarına oturdu. Bana yaklaşarak, "Biliyorum, zor günler yaşıyoruz. Atlattığın ve atlatmaya çalıştığın şeyler azımsanacak cinsten değil fakat bir şeyi unutuyorsun," sözleri üzerine onu sessizce dinlemeye devam ettim.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now