1. bölüm

5.7K 182 76
                                    

Hiç eşya olmayan boş odada sürünerek, tozlu ve kırılmış yatağıma doğru ilerledim. Yatağıma çıkıp babamı beklemeye başladım. Hava çoktan kararmıştı. Babam nerdeydi? Benim adım Lucas ve 22 yaşındayım. Ayaklarım 14 yaşından beri tutmuyor. Hiç hissetmiyorum, annem beni doğururken ölmüş. Babam ise annemin ölümüne dayanamayıp intihar etmiş. Bana, Küçüklükten beri Boris adında muhtemelen 60 yaşlarında bir adam bakıyor. Eskiden oğlunu kaybetmiş bu yüzden ona baba dememi istiyor. Küçük ve fazla geliri olmayan bir kasabada yaşıyorum. Çok nadiren dışarı çıkarım. Babamın durumu fazla iyi sayılmaz, kasabamızda çok fazla kuraklık olur. Bu yüzden babam tarlasını satmak zorunda kaldı. Şu an ne işi yapıyor bilmiyorum, sanırım iş arıyor.
Ben hayatımı düşünürken evin kapısı açıldı, yataktan inip sürünerek kapıya ilerledim. Babam kapıda, sinirli? Ve korkmuş bir şekilde dışarıyı kontrol ediyordu. Kapıyı kapatıp kilitledi. Arkasını hışımla dönüp beni kucağına aldı ve sadece üç odalı evimizde ki banyoya götürdü. Beni yere bırakıp "Lucas, çok sessiz olmanı istiyorum oğlum. Tamam mı?"
Korkmaya başladım bir şey olduğu belliydi. "Baba neler oluyor?" Babam derin bir nefes aldı ve tam cevap verecek iken evin kapısı çok sert bir şekilde çalındı. Baban banyonun kapısını kapatıp gitti. Kapı kırık olduğundan boşluktan ne olduğunu görebilirdim.
Babam kapıyı açtı, kapıda iki adam vardı. Bir şeyler konuşuyorlardı ama duyamıyordum. Birden bir tanesi babamı alıp duvara yapıştırmasıyla azımdan korku dolu bir fısıltı çıktı. Hemen ağızımı kapattım.
Babam hala karşısında ki adama bir şeyleri izah etmeye çalışıyordu. Diğerini göremiyordum. Ani gelen bir dürtü ile kapıyı hafifçe araladım. Masmavi soğuk gözler ile göz göze gelmem ile hızla kapıyı kapatıp kilitledim.
Derin bir sessizlik oldu. Ne babamın nede adamların sesini duyuyorum. Bir süre öylece bekledim, kapının arkasından tıkırtılar geliyordu.
Kapının arkasından bile hissedilecek keskin ve sert ses
"Kapıyı aç", diye emir verdi.
"Hayır", sesim titremişti.
Tekrar bir sessizlik, birden kapıya çok sert bir darbe attı. Gözlerim doldu. İkinci darbede kapının kilidi kırıldı. Ağlamaya başladım. Kapıyı yavaşça açtı. Karşımda beyaz tenli koyu mavi ve gri karışım renginde saçları. Oldukça büyük ve yapılı vücutlu. Ve o mavi soğuk gözler ile bana bakan adama korku ile baktım.
Yanıma yaklaşıp kolumu tuttu. Ayağa kaldırmaya çalıştı, ama başaramayınca bana uzun uzun baktı.
"Ayağa kalk", kafamı iki yana sakladım. Sinirli bir nefes verip beni kucağına aldı. "B-bırak beni!" Hiç oralı olmamış gibi banyodan çıktı. Etrafa bakındım ne o adam vardı ne de babam. Beni evden dışarı çıkardı. Ormanın derinliklerine doğru ilerledi. "Nereye gidiyoruz?" Cevap vermedi..
"Umarım babam iyidir" diye mırıldandım.
Ne kadar yürüdük bilmiyorum ama uykum gelmeye başlamıştı. Ne sorduysam cevap vermemişti. Bacaklarımın ağırısı artmaya başlamıştı. Üstelik ağladığım için başımda ağrıyordu. Yüzüm buruştu. Adam farkemiş olcak ki bir şeyler fısıldadı ama ne olduğunu duyamıyorum. Birden uyku bastırdı ve gözlerim istemsizce kapanmaya başladı. Bir süre sonra ise derin bir uykuya daldım.

Gözüme çarpan ay ışığı ile uyandım. Gözlerimi araladım, tanımadığım bir odadaydım. Yumuşacık yatakta doğruldum ve odayı inceledim. Çok büyüktü ve bir sürü eşya vardı. Büyük bir gardrop ve aynalı bir masa, yatak iki kişilikti, yatağın yanında iki masa masanın üstünde etrafı renkli taşları olan odayı aydınlatan mumlar. Odayı incelemeye devam ederken kapı açıldı, içeriye hizmetçi kıyafeti giymiş yaşlı bir kadın girdi. Elinde kıyafetler vardı, "efendilerimiz sizi akşam yemeğine bekliyor." Dedi. Yanıma yaklaşıp kıyafetleri yatağa bıraktı tam gidecek iken "bekleyin" dedim. Bana döndü, "ben... Ben yürüyemiyorum. Bacaklarım tutmuyor." Kadın bana "olay sizi etkilemiş galiba" dedi kafamı iki yana salladım "14 yaşından beri böyleyim" dediğimde gözlerinden hüzün geçti ve burukça gülümsedi. Başını sallayıp odadan çıktı. Yatakta ki kıyafetleri elime aldım. Beyaz uzun bir buluz, siyah diz kapağına gelen bir şort vardı. Kapı açıldı, içeriye beni getiren adam girdi. Yanıma yaklaştı ve beni kucağına aldı. Odadaki banyoya götürdü ve beni yere bırakıp suyu açtı. Üstümü çıkarmaya çalışınca "ben yaparım", diyip durdurdum. Başını sallayıp arkasını döndü. "işin bitince söyle" dedi. Üstümü çıkarıp su dolan küvete yaklaştım, bir kaç çaba sonucu sonunda küvete girebildim.
Koluma baktığımda sıktığı yerin izi kalmıştı, suyun altına sokup
"Tamam" diye seslendim. Bana doğru dönüp yaklaştı, eline sabun alıp beni yıkamaya başladı.
Beni küvetten çıkarıp üstüme havlu giydirdi. Beni kucağına alıp banyodan çıktı. Beni yatağa koydu sonra giysileri kucağıma bıraktı. Tekrar arkasını döndü. Kıyafetleri giydim. Önümde olduğu için koluna dokundum. Beni kucağına alıp odadan çıktı uzun bir koridoru yürüdükten sonra merdivenlerden indi. Büyük bir odaya girdiğimizde, büyük uzun bir masada üç kişi oturuyordu. Benimle birlikte yanlarına yaklaştı, beni bir sandalyeye oturttu. Kendiside yanına oturdu. Masada ki dört kişi de bana bakıyordu. Rahatsızca yerimde kıpırdandım, masaya diktim gözlerimi bir sürü adını bile bilmediğim yemek vardı. "Adın ne?" deniz gözlü adamdan daha sert ve kalın olan ses ile başımı kaldırdım. Tam karşımda, siyah saçlı, gri gözlü ve hafif koyu tenli olan adama baktım. "Lucas" sesim normal çıkmıştı. Gri gözlü adamın yanında oturan keskin ela gözlü, dudağında ve burnunda piercing olan, deniz gözlünün saçlarının aynısı ama daha koyu renkli ve boynun da ejderha dövmesi olan kişi bana gülümseyerek bakıyordu. Ama bu gülümseme arkadaşça bir gülümseme değil de daha çok alaylı bir gülümseydi. En sonunda cesaretimi toplayıp "babam nerede? Neden beni buraya getirdiniz?" Diye sordum. Gri gözlü ilgisiz bir tavırla "baban iyi merak etme" dedi. İkinci soruma yanıt vermemişti. Tekrar bir sessizlik oldu, merakıma yenik düşüp "isimleriniz ne?" Diye sordum. Deniz gözlü "Alex" dedi, diğerleri sessizce durunca Alex derin bir nefes verdi, ve hepsini tanıttı. Ela gözlü olanın ismi kelvin, gri gözlü olan John ve masanın en başında hiç bakmadığım boynu Kelvin gibi dövmeler ile kaplı siyah saçlı ve koyu gri gözlü olan kişi ise Christopher, babamı duvara yapıştıran kişi oydu, emindim. Ben onları incelerken Christopher sert ve uyarıcı sesle "yemeğini ye Lucas" dedi, bu heriflerin benimle derdi neydi? Bozuntuya vermeden önümde ki tavuğu yemeğe başladım. Kelvin oturduğu yerden kalkıp boş olan yanıma geçti, ve elini yanağına koyup hafif sırıtma ile bana bakmaya başladı. "Kaç yaşındasın Lucas?" Diye sordu, sanane diyesim gelsede bunlar beni çiğ çiğ yerdi. "22" diye yanıtladım. Başını salladı, ve sorularına devam etti. "Demek ayakların tutmuyor, anladım. Peki nasıl hissettiriyor?" Kelvin'in meraklı bir kişiliği olduğunu burdan anladım. "Kelvin" diye uyardı meraklıyı deniz gözlü. Ruhsuz bir şekilde. "Hiç bir şey hissettirmiyor" diye yanıtladım. "Peki, tedavi görüyor musun?" Bunu sormasıyla masadaki herkes tabağında ki bakışlarını bana çevirdi. Başımı iki yana salladım. Deniz gözlünün derin bir nefes verdiğini duydum. "Anladım, peki nelerden hoşlanırsın?" Neden bu kadar meraklıydı ki?
"Dışarı çıkmak" dediğimde masada ki üçlü tekrar bana baktı.
"Başka?"
"Resim çizmek" dediğimde gülümsemesi büyüdü.
"Annen ve baban?" Dediğinde, boşluğuma geldiği için gözlerim doldu. "KELVİN!" deniz gözlünün tekrar uyarması ile kelvin susup önüne döndü. Bende yanağımdan akan göz yaşlarımı sildim. John masadan kalkarak "size afiyet olsun" dedi ve yukarıya çıktı. Christopher'da bir kaç saniye sonra ayağa kalktı. Yanıma gelip beni kucağına aldı, benimle birlikte yukarı çıkmaya başladı. Uyandığım odaya değil başka bir odaya götürdü. Kapıyı açıp içeriye girdi içeride John tekli koltuk da oturmuş kitap okuyordu. İkisi aynı odada mı kalıyordu. Beni yatağa bırakıp, odanın balkonuna çıktı. John başını kitaptan kaldırıp bana bir süre baktı. Sonra okuduğu kitabı bırakıp yanıma yaklaştı. Yanıma oturdu. Bakışlarını gözlerimden bacaklarıma indirdi, bir süre baktı. Sonra deniz gözlünün iz bıraktığı koluma baktı. Kolumu alıp inceledi. Ayağa kalkıp odadan çıktı. Geri geldiğinde elinde bir kutu vardı. İçinden sargı bezi çıkarıp koluma sardı. Sonra beni kucağına alıp az önce kalktığı koltuğa oturttu. Eğilip bacağımı eline aldı. Ne yaptığına baktığımda sıktığını gördüm, bana baktı, sanırım hissediyor muyum ona bakıyordu. Bacağımı bırakıp Christopher'ın yanına gitti. Bir şeyler konuştular, odanın kapısı açılınca deniz gözlü ve meraklı girdi. Kelvin direk kendini yatağa attı. Deniz gözlü de balkona çıktı. Kelvin bana bakıp gülümsedi, ona kırgındım ve başımı balkon tarafına çevirdim. Meraklı derin bir nefes aldı. Üçlü balkondan çıkıp odaya girdiler. Deniz gözlü ve Christopher benim uyandığım odadakinden daha büyük gardropa ilerlediler. John beni kucağına alıp yatağa yatırdı. Kelvin ile beraber mi uyuyacağım?? Yatağa ağırlık çöktü üçünün de yatağa yazması ile yatağın en ucuna kaydım. Arkamda deniz gözlü vardı. Belimden tutup beni kendine çekti. "Biraz daha gidersen yataktan düşeceksin." Meraklının kıkırtısını duydum. "Uykum yok" diye mırıldandım. Deniz gözlü tıpkı ormanda yaptığı gibi bir şeyler fısıldadı. Gözlerim kapandı ve tekrar uykuya geçtim...

 Gözlerim kapandı ve tekrar uykuya geçtim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Lucas

Lucas

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Alex

Kelvin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kelvin

Kelvin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

John

Christopher

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Christopher

tesadüf bxbxbxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin