2

18 3 0
                                    


Attığım postun üzerinden henüz 8 saat geçmişti ve şuan bile çok popülerdi. Benim görüntülerimi bir çok arkadaşım kendi storiesine atarak gündeme getiriyorlardı. En son birinin storiesinde haber kanallarının birinde örümcek çocuktan bahsedildiği bir görüntü vardı. Benim çektiğim görüntüler! Bu iş bayağı bir büyümüştü artık. Hem onun dediğini yapmamış ve bunları paylaşmıştım hemde şuan tüm okul hatta herkes biliyordu.

Kafamı telefondan kaldırdığımda çoktan gelmiştim bile. Çantamı elime alarak servisten indim. Zeynep'e de yarın görüşürüz demeyi unutmadım. Evim bu noktadan on dakikalık yürüme mesafesindeydi.

Kulaklığımı takıp ağır adımlarla evime doğru yürüyordum. Flört- Ömre Bedelsin çalmaya başladığında hafif bir tebessüm etsem de şarkının hissettirdiği duyguyu bu tebessümle ifade etmek az elbette gelirdi.

Bu gece ömre bedelsin
Ömre bedel
Ömre Bedelsin...

Etrafa bakınıyor, ciğerlerimi oksijene boğarak soluklanıyordum. Bir bahçenin duvarından sarkan sarmaşık benzeri bir çiçek dikkatimi çekti. Hemen fotoğrafını çekmek için çantama elimi atıp makinemi çıkardım. Çiçeğin çok hoş bir görüntüsü ve de mayhoş bir kokusu vardı.

Ben çiçekle ilgilenirken makinemin bir kuvvetle çekilmesiyle dengemi kaybettim. Düşmekten son anda kurtulurken ayaklarımın havalandığını hissettim. Neler oluyor dememe kalmadan bir el ağzımı kapatmış bana susmamı işaret ediyordu.

Gözüm kararmıştı bir an, seçemiyordum kim olduğunu. Görüş açım tekrar netleştiğinde örümcek çocuk dedim boğuk bir sesle. Elini dudaklarına götürerek susmamı işaret etti tekrar. Gözüm etrafa kaydığında bir evin çatısında olduğumuzu fark ettim. İyi de ne istiyordu bu benden şimdi? Ne güzel kendisini ünlü yapmıştım daha ne istiyordu acaba(!)

Elindeki fotoğraf makinemi bana göstererek konuşmaya başladığında seslice yutkundum. Şimdi yandım naraları atarken en fazla ne olabilir ki diyerek kendimi teselli etmeyi de ihmal etmedim.

"Bakayım bulmuş musun hafıza kartını? Sonuçta geçen ki karşılaşmamızda evde unutmuştun değil mi?" Dedi bir yandan da makinemi açmaya çalışıyordu. Bastığı tuşlardan galeriye girdiğini anladığımda yüzü kısa bir an bana döndü. Yüzündeki maskeden mimiklerini göremiyor oluşum ne tepki verdiğini de kestiremememe neden oluyordu. Ve bu beni daha çok geriyordu.

"Hiç fotoğrafçı olmayı düşündün mü?" Dedi alayla karışık bir sesle. "Yeteneğin var belli" dedi aynı donuk tonda.

"Başka neyde yeteneğin var biliyor musun?" Dedi bu sefer bana doğru yaklaşırken. Bir adım geriledim. Cevap vermedim hatta kaçacak delik aradım.

"Oyunculukta!" Dedi sinirle karışık sesiyle. Tamam birazcık sinirlendirmiş olabilirim onu.

Sonunda atabileceğim son adımı da atmış, sırtımı duvarla buluşturmuştum. Elleri ile beni kafese aldığında yüzüm utançtan ve belkide birazcık pişmanlıktan yanmaya başlamıştı. Onun bunu umursadığı söylenemezdi elbette ama ben... Ben vicdan azabı çekiyordum. N'olurdu da atmasaydım o fotoğrafları insatgrama! Bu kadar olacağını ben bile tahmin edememiştim. Ve belkide kızmakta haklıydı. Aslında bana dava açsa özel hayatın gizliliği ilkesini çiğnemiş bir suçlu olarak çektiğim görüntüler yüzünden hapse girebilirdim. Umarım böyle bir şey yapmazdı.

Yüzüme biraz daha yaklaştığında bir fısıltıyla küfür savurduğunu duydum.

"Ben şimdi ne yapacağım senle?" Dedi kafasını beni kafeslediği sağ kolunayaslarken. Nefesi maskesinden sızıp boynuma kadar ulaşıyordu. Bu ana kadar tek kelime etmemiştim. Edecek bir şey de bulamıyordum zaten. Bir özür her şeyi düzeltir miydi? Sevenleri olduğu kadar nefret edenleri de çoktu sayemde. Ve bunların hepsi benim yüzümdendi. Evet beni dava etmek sonuna kadar hakkıydı.

Örümcek Adam Türkiyede (Türk Versiyonu)Where stories live. Discover now