9 - KÖR BAŞLANGIÇ

Start from the beginning
                                    

"İşlerin bu kadar sertleşeceğini bilemedim. Hiç gelmeseydik buraya... Bu kadar göze batmasaydık belki daha kolay olurdu." Neredeyse ağlayacak gibi konuşuyordum. Çok ağlamak istiyordum ama yeri değildi. Şimdilik göz yaşlarım içimde birikiyordu. Çok yorgun görünüyordu ama yumuşamış gibiydi. Yine aynı tebessümle, "Seni gördüğüm için mutluyum. Sadece bir süreliğine her şey bitmiş gibi hissettim. Evlenme kuralını duyduğumda çok öfkelendim." dediğinde dönüp Kwang'a baktım. Benim ona bakışımla Doğa da, "Sana çok kötü davranıyor mu?" dedi. Bunu sorduğunda hala Kwang'a bakarak cevap verdim. "Henüz niyetini anlamadım. Dikkatli olmaya çalışıyorum." dedikten sonra Doğa'ya döndüm. "Beni değil asıl seni düşünmeliyiz. O adamla asla evlenmemelisin." diye devam ettim. Onun adına çok korkuyordum. Burada elimiz kolumuz bağlı bir şekilde üzerimizde kurallarını uygulamalarına izin veriyorduk.

Büyük savaş için sabrediyordum. O güne kadar kazanmak istiyorsak eğer çalışmaya devam etmeliydik. Başka yolu yoktu. "Sen buna karşı çıkamamışken, ben mi bu duruma çözüm bulabileceğim? Ölümden başka seçenek yok. Bizler aykırı insanlarız. Hiçbir sistem kuralsızlığı kabul etmez. Bizim gibileri kabul etmek zorunda değiller. İstediğimiz hayat için mücadele etmeliyiz. Ölürsek kaybederiz." Söylediği sözler beni bu hükümete karşı yine çok öfkelendiriyordu. "Gerçekten bir şeylerin zorunda bırakılmasından nefret ettim! Her şeyin o kadar en kötüsü oluyor ki sıradaki ne deyip şaşırmıyoruz. Önce kulüpler ortaya çıktı sonra bazı kısıtlamalar ve kurallar oluşturuldu. Ailelerimiz öldürüldü, örtümüz elimizden alındı şimdi de bu aptal evlilik ortaya çıktı." diyerek sitem dolu konuşuyordum. Doğa'nın sinirleri yıprandığı belliydi. Çok güçsüz görünüyor ama güçlü konuşmaya çalışıyordu.

Sessiz kaldığında, öfkeli bakışlarım yerini üzüntüye bıraktı. "Gerçekten o adamı kabul edecek misin?" dediğimde histerik bir gülüş takındı dudaklarına. Gülmeye başladı ama biraz daha devam etse neredeyse ağlayacaktı. "Kabul etmek mi? Bize böyle bir şey soruldu mu Hesna? Zaten aşka dair bir beklentim yok. O adam hayatta kalma süremi uzatacak o kadar. Zorlarsa büktüğüm bileği kırarım olur biter." diyordu ama içten içe bu durumun içinde olmaktan midesi bulanıyordu. Uzun uzun konuşmak istiyordum ama buna zaman yoktu. Kwang'a doğru baktığımda konuştuğu askerle yanımıza doğru yaklaşıyordu. Ne konuşmuştu? Doğa'ya ne olacaktı merak ediyordum. Yanımıza geldiğinde, "Doğa Perla bugün eğitimlerden sonra Matteo Marino ile evlenecek." ortaya konuşması üzerine Kwang bileğimden tutarak beni gittiği yöne götürmeye başladı. Doğa arkamda yanındaki askerle kaldığında tedirgin olmuştum. "Sen ne yapıyorsun? Bıraksana beni!" derken beni hala arkasından sürüklüyordu. "Bugün olması şart mı?" derken öfkemi belli etmekten kaçınmamıştım.

"Sen de biliyorsun ki buna mecbur." dediğinde elimi güçlükle ondan kurtardım. Bir şey söylememi engelleyerek bana doğru eğildi ve sessizce, "Bize inanmalarını kolaylaştırır mısın?" demesi üzerine, üzerimize dikilen bakışlara baktım. "Sana inanmıyorken bu nasıl mümkün  olacak?" Keskince söylediğim cümlem ona sinirli bir bakış eklemişti. "Bir anlaşma yaptık!" Baskın bir şekilde söylediği söz beni her defasında sinirlendiriyordu. "Sen yaptın! Anlattıklarını ciddiye alıyorum mu sanıyorsun?" derken insanların bakışlarına aldırmamıştım. Bana bir şey diyecek gibi olduğunda bundan vazgeçip tekrar bileğimden tuttu ve peşinden götürmeye başladı. "Hesna, zamanımızı sen bana güven diye yavaşlatamam. Yönetim yeni kurallar getirip duruyor. Erişimimin hala mümkün olduğu çalışmalar üzerinde yoğunlaşmalıyız." derken beni hala arkasından götürüyordu. "Hangi çalışmalarmış bunlar?" Her zaman gördüğümüz eğitimler dışında başka ne çalışmaları vardı anlayamamıştım. 

Hiç konuşmadı. Hala bileğimi tutmuş götürüyordu. Beni daha önce hiç binmediğim bir asansöre getirmişti. Durduğumuzda, "Bu asansörü sadece belirli kişiler kullanıyor." dediğinde elimi ondan çektim. Hala tuttuğunun yeni farkına vardığında, "Sakın bir daha üzerimde güç uygulamaya kalkma!" dedim. Sinirlerimi bozuyordu. Doğa'nın yanında olmak istiyordum. Herkes ne görmek istiyorsa onu vermeye çalışıyordu ama bu duruma zaten dayanamıyordum. "Canın acıdı mı?" dediğinde onu parçalayabilirdim. "Çok mu umursuyorsun?" Sahtelikten nefret ediyordum ve bu adam nefretimi, sisteme olan öfkemi harlıyordu. "Hesna, seninle her gün aynı konuşmayı mı yapacağız?" Bu ne ukala bir tavırdı böyle? Sanki ona güvenmem şartmış gibi! "Ne göstereceksen göster." diyerek tartışmayı erteledim. Cidden onunla kişisel hiçbir şey konuşmak istemiyordum. O ise can sıkıntısıyla neden burada olduğumuzu anlatmaya başladı. Bu adama sesimi yükseltince niye yüz ifadesi değişiyordu? Benimle neden evlendiğini unutuyordu sanırım. Beni sadece kullanacaktı.

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Where stories live. Discover now