İ K İ

130 88 49
                                    

Sığınacağın hiç bir limanın kalmayışını, halatlarını iskeleye sabitleyemeyen bir geminin yavaş yavaş halatlarının ellerinden kayıp denizde kayboluşu gibi seyredince diyorsun; ne kadar da ağırmış meğer insanın hep mutlu olacağını , her sabah uyanacağı yatağın aynı olacağını sanması diye.

Uyandığımda kendimi tahta bir sandalyede otururken gözlerimi, ağzımı, kollarımı ve ellerimi bağlı bir vaziyette bulmuştum. Uyandığımı belli edercesine kafamı yavaşça hareket ettirdim. Konuşamadığımdan ötürü ise inlemeye başlamıştım. Çok geçmeden kendime gelmemi sağlayan serince bol bir miktarda su başımdan aşağıya döküldü. Bu manyak herifler bana işkence etmeye çalışıyorlardı fakat bilmiyorlardı ki babam beni bu işkencelerin daha fazlası ile tekrarlaya tekrarlaya eğitmişti. Şimdi sebebini anlayabiliyordum ya da anlamak zorunda bırakılmıştım.

Yaşanan onca şeyden sonra o kadar sinirlerim bozulmuştu ki bir süre sonra inlemeyi bırakıp gülmeye başladım. Artık başka seçeneğim ya da kimsem kalmadığına göre içimden geldiği gibi bütün riskleri göz önüne alıp o şekilde davranacaktım.

Gülmemi hala sürdürürken içlerinden biri "Ne gülüyor bu? Komik mi geldi küçük hanım? O halde biraz daha su istiyorsun sen anlaşıldı. " Dedi. Bende hemen ardından başımı aşağı yukarı sallayarak ve aynı zamanda da gülerek dediğini onayladım.

"Demek öyle. Küçük hanım için küveti suyla dolduralım bakalım suyu hala isteyebilecek mi."

Bu dediğine daha çok gülmeye başladım çünkü babam yaklaşık 9 yaşımdan beridir beni o zamanlarda anlayamadığım ve sebepsiz olarak gördüğüm işkencelerle bu yaşa kadar getirip güçlendirmişti. Ben gülmeye devam ederken kısa bir süre sonra su seslerini işitmeye başlamıştım bile. İşte ufak bir eğitim daha buna da o gözle bakacak ve başaracaktım. Kısa bir süre sonra kafamda hissettiğim ellerle irkilip başımı refleks olarak öne eğdim. Birinin gözümü kapatan bezi çıkartmaya çalıştığını anlayınca başımı hafif bir şekilde kaldırdım. Gözlerimdeki bez çıkartıldığında karşımdakinin az önce konuşan adam olduğunu anlamam uzun sürmedi. Dizlerinin üstüne kollarını yerleştirmiş, ellerini de birbirine kenetlemiş bir biçimde havada çömelmiş otururken konuştu.

"Merak etmişsindir diye kendimi bir göstereyim dedim. Nasılım ama yakışıklıyım değil mi?"

Psikopat.

Kafamı olumsuz anlamda sallayınca yerinden fırlayarak çenemi tutmaya ve sıkmaya başlaması bir oldu. Canım yanıyor olmasına rağmen bunu yansıtmamak adına o kadar çok direniyordum ki bunu başardığımı ispat edercesine kafamı bir anda bıraktı ve yüzüme iyice yaklaşarak kulağıma

"Birazdan kafanı suyla dolduracağım ve sen hala benimle kafamı buluyorsun? O yalvaran, ağlayan bakışlarını çok merak ediyorum. Nefes almak için bu surata bakmayı öyle bir isteyeceksin ki bunu görmek için sabırsızlanıyorum. " diye fısıldadı.

Hemen ardından daha beş dakika bile geçmemişken pis bakışlarıyla uzaklaşıp eş zamanlı olarak arkamda bulunduğunu anladığım birine gözleriyle sandalyeye bağlı kalan ipleri çözmesi için işaret verdi.

"Merak etme seni hemen salmayacağım korkma. Hele birde beni görmek için yanımdan ayrılacağından endişe ediyorsan hiç etme. Hep burada olacaksın." Dedikten sonrada bağlı kalan ellerim ve ağzımla bana hem silah çekerek hem de emir vererek "Kalk!" Diye bağırdı.

Kafama dayanmış bir silah belki de sırf diklendiğim için kendi ecelime gitmeme sebep olacaktı. Yine de kalkmamakta oldukça diretince silah tuttuğu elinin tersiyle sağ yanağıma bir tokat yerleştirdi. Yüzüme yediğim tokadı öyle bir hissetmiştim ki sanki vuran o kanlı , pis eller değildi de hayatın ta kendisiydi.

VİRGÜLDEN SONRASIWhere stories live. Discover now