4."EV"

64 8 0
                                    


Yüzüme yansıyan sıcaklıkla gözlerimi zar zor araladım. Sağ elimi kaldırdım ve yüzüme siper ederek gözlerimi etrafı net görebilecek kadar açtım. Gün doğmuştu ve geceden açık kalan perde sayesinde oda olduğu gibi güneş alıyordu. Bu evin içi buz gibiydi ve tüm gece bedenim soğuğa el mahkum bir şekilde titreyerek sabahın olmasını beklemişti. Yüzüme siper ettiğim elimi indirdim ve tüm bedenimin güneş altında ısınmasına izin verdim. Kaskatı olan bedenimin her bir zerresinin gevşediğini hissedebiliyordum, bu durum yüzümün gülümsemesine neden oluyordu. Üzerimdeki pikeyi attım ve yattığım yerden ağır hareketle doğruldum. Ayaklarımı güneşten ısınmış sıcak parkeye basarken, ellerimi yatağa dayayarak oturur bir pozisyon aldım ve kendime gelmeyi bekledim. Kafamın içi kazan gibiydi, bütün kaslarım ağrıyordu. Yaşadığım tüm dengesizlik bedenimi alt üst etmişti ve ben kendimi toparlayamıyordum. Her şeyin geçmesini bir anda beklemiyordum, bir anda eski hayatıma dönmeyi de beklemiyordum ama en azından bedensel olarak toparlanmam gerektiğinin farkındaydım.

Dünden beri hissettiğim susuzluğum bugün bana resmen haykırıyordu ama onu yine de duymamazlığa vurdum. Odadan çıkıp birilerini görmek istemiyordum. Dün gece anladığım kadarıyla üçü de bu evde yaşıyordu ve ben onların hiç birini görmek istemiyordum. Kendimi büyük bir utancın içinde hissediyordum ve hiçbirinin yüzüne bakmak istemiyordum. Benim bir suçum yoktu, onlarla bir alakamda yoktu ama yine de kendimi onlara karşı bok gibi hissediyordum. Nedenini bilmiyordum, neden böyle hissettiğimi bilmiyordum...

Yataktan destek alarak ayağa kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü bile yıkamadan kendimi direk duşa, sıcak suyun altına attım. Evde kim var kim yok bilmediğim için hiçbir işimi uzun tutmadım ve ayıldığımı hissettiğim an duştan çıktım. Banyonun dolaplarını havlu için kurcalarken birkaç temizlik malzemesine denk geldim. Havluyu bedenime dolarken temizlik malzemesi olan dolabın kapaklarını açık bıraktım. Yapacak hiçbir şeyim yoktu ve o yüzden bugün odayı temizleyecektim.

Kafamı dağıtıp kendimi toparlamaya ihtiyacım vardı çünkü kafamın içinde resmen bir savaş vardı. Acaba okula devam edebilecek miydim? Acaba benden ne iş yapmamı isteyeceklerdi? Bana verdiği iş bitince acaba beni gerçekten bırakacak mıydı? Hayatıma devam etmeme izin verecek miydi? Yoksa bu kadar şeye şahit olduktan sonra beni bir tehdit olarak görüp daha kötüsünü mü yapacaktı? Sadece bir gece de olanlar bundan sonraki hayatımın resmen rayını değiştirip beni koca bir belirsizliğin içine sürüklemişti. O yüzden oturup bundan sonraki hayatımı düşünmek ya da bundan sonraki hayatımın planını yapmak istemiyordum. Deli gibi korkuyordum ve bağıra bağıra ağlamak istiyordum ama yapmayacaktım. Sakin kalıp kendime bir uğraş bulacaktım ve her şeyi tekrar yoluna sokacaktım.

Eğer hala atan bir kalbim ve sağlıklı bir bedenim varsa kaç yaşında olursam olayım hiçbir şey için geç kalmış sayılmazdım.

Üzerimi giyindikten sonra banyodaki tüm eşyaları alarak kollarımı sıvadım. Oda genişti ve içeriye girdiğin an sol tarafında yan yana duran iki kapı vardı. Sol taraftaki giyinme odası olarak düzenlenmiş küçük bir odaydı, sağ taraftaki banyoydu. Giyinme odası bomboştu, orayı temizledikten sonra yanıma aldığım çantamı odaya koydum. Belki bir umut geri giderim diyerekten hiçbir kıyafetimi yerleştirmedim. Odadan çıktıktan sonra banyoyu temizledim, oyalanmadım odaya geçtim. Kendime soluklanma fırsatı bile vermeden her işi yaptım. Odanın camlarını, yerlerini, dolaplarını, halısını görebildiğim her eşyayı tek tek sildim.

Tüm işim bittiğinde saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Oturup soluklandığımda o kadar çok susamıştım ki daha fazla dayanamayacağımı fark ettim. Elimdeki bezleri ve temizlik malzemelerini toplayıp yerine yerleştirdikten sonra sessizce odadan çıktım. Merdivenleri parmak ucumda yavaş yavaş indim ve son basamağa gelince göz ucuyla salona baktım.

DÖNÜM NOKTASIWhere stories live. Discover now