"Kırmızı laleler... Ne kadar güzelsiniz."

Inseong'du konuşan. Çiçekler ile konuşuyordu. Çok tatlıydı o an. Okul başlayalı neredeyse 2 ay olacaktı ve o çocuk beni kendine çoktan aşık etmişti. Tek sorun Sang Min ile arasıra sohbet etmesiydi. Henüz arkadaş değillerdi ama böyle giderse olma ihtimalleri çok yüksekti. Korkutuyordu bu beni.

Ayağa kalkıp çiçeklerin başına çömelmiş Inseong'un yanına gittim.

"Laleleri çok mu seviyorsun?"

Beni o ana kadar beklemiyor olmalıydı ki sesimle irkildi. Yana doğru sendeleyince kolundan tuttum.

"Özür dilerim. Seni korkutmak istememiştim."

"Sorun değil. Çiçeklere dalmışım ben. Ve evet laleleri çok severim, hele ki kırmızı olanı."

Aklımın bir köşesine kazıdım bunu.

"Kopar bir tane. Yanında bulunmasından hoşlanmaz mısın?"

"Kendi zevkim için onları solmaya terk edemem. Topraktayken daha güzeller."

O an ona tekrar aşık olmuştum. Çok güzel bir kalbi vardı.

"Haklısın."

"Peki sen ne tür çiçekleri seversin?"

Gözümün içine baktığı o an kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Bu anı kimse mahvedemez diye düşünüyordum. Ta ki Sang Min yanımıza gelene kadar.

"Selam! Inseong çiçeklerle mi ilgileniyorsun?"

"Öyle bakıyordum aslında."

"Çiçekler çok güzel değil mi?"

"Evet. Sen çiçeklere karşı ilgi duyuyor musun?"

"Tabiki de! Çoğu çiçeğin özelliklerini bile anlatırım sana."

Sang Min yine yapmıştı yapacağını. Inseong'un dikkatini çekmeyi başarmıştı. Sırf dikkat çekmek için çiçeklere ilgisi olduğunu söylüyordu zaten. Yoksa tek bildiği çiçek gül bu hıyarın.

"Gerçekten mi? Şaşırtıyorsun beni Sang Min."

"Beni tanıdıkça daha çok şaşırırsın! Tanıtayım mı kendimi sana?"

"Nasıl olacak o?"

"Yarın okul çıkışına ne dersin?"

"Beni şaşırtacaksan gelirim."

Inseong... Nasıl kanabiliyordu ona? Görmüyor muydu beni? Yoksa onu gerçekten seviyor muydu?

"Şaşırtmak ne kelime kendime hayran bırakacağım seni!"

"Görelim!"

Ağlamak istiyordum. Kardeşim ipleri eline almıştı. Yine geri planda kalmıştım.

Orada daha fazla durmak istemedim. Sesimi bile çıkartamadığım ortamda niye durayım ki? Kalktığımda arkamdan bir ses duydum.

"Jaeyoon yarın sen de gelsene!"

Arkamı döndüğümde bana bakan iki güzel göz bir de kıskançlık dolu bakan göz gördüm.

"Sağol Inseong. Siz gidin. Ben rahatsızlık vermeyeyim."

"Hayır vermezsin!"

Koşarak yanıma geldi.

"Seninle konuşmaktan zevk alıyorum aslında. Sang Min böldü biraz. Mahçup hissettim sana karşı. Gel lütfen."

O kadar güzel konuşuyor ve bakıyordu ki kabul etmek istedim. Lakin Sang Min'e bakınca canımdan bezmiş hale geliyordum. Reddetmek zorundaydım. Kardeşimin baskını hissetmekten yorulmuştum.

"Teşekkür ederim. Ama hayır."

Arkamı dönüp ilerledim. Sert çıkışmıştım. Bunu asla istemiyordum tabiki ama eğer ona bağlanırsam veya onu kendime bağlarsam Sang Min ikimize de ödetirdi bunu. Inseong'un kardeşimle benim aramda olan bir mesele yüzünden acı çekmesi isteyeceğim en son şey olurdu.

O gün Inseong'u kendimden uzaklaştırmaya karar verdim. Bağlanmayacaktım ona, bağlanamazdım.

Olmadı...

*****

Jaeyoon Inseong'un öyle biri olmadığını biliyordu.

"Hayır. Öyle düşünmüyorum. Düşünmek de istemiyorum! Abim çoğu insandan daha düşünceli ve iyi biri! Benim kızmamın asıl sebebi de bu zaten. Onun yapabilecek olma düşüncesi. O gün o şeyleri duyunca kalbime bir şey saplandı sanki. Beklemiyordum çünkü. Belki de abim yapmamıştır haklısın ama kesin bir şey de yok. Eğer şimdi affedersem onu geleckte üzülmek istemiyorum. Her şey ortaya çıksın diye bekliyorum onunla konuşmak için."

Bu Jaeyoon için demek oluyordu ki ya Chani ile Inseong barışacak, güzel bir abi kardeş ilişkisi yaşamaya devam edecekti ve Jaeyoon onların hayatlarından nefret ile ayrılacaktı ya da Jaeyoon Inseong ile mutlu olmaya devam edecek, Chani ile Inseong'un arası bozuk kalacaktı.

Bu Jaeyoon'un hayatta düştüğü en kötü durum olabilirdi.

"Peki Chani. Anladım. Ben artık gideyim. Teşekkür ederim dinlediğin için beni."

"Ben teşekkür ederim hyung bana gerçekleri anlattığın için."

Jaeyoon Chani'nin yanından ayrıldıktan sonra Chani uzunca konuşulanları ve Jaeyoon'un anlattıklarını düşündü. Abisinin suçsuz olmasını en çok Chani istiyordu zaten. Sadece gerçekten abisi yaptıysa kendini buna önceden hazırlamak istiyordu.

Bir kaç dakika sonra kapı tekrardan çaldı. Gelenin Hwiyoung olduğunu düşündü önce. Sonra Hwiyoung'un anahtarı olduğu aklına gelince başkasının olduğunu anladı.

"Kim o?" Kapıya doğru yaklaşırken bağırdı.

"Rowoon...

******

Bir bölüm daha bittiiiiii. Sang Min'e sövmeler başlasın. Tabi salak Jaeyoon niye sesini çıkarmıyor derseniz biraz geçmişi kötü o yüzden...

Okuduğunuz için teşekkürler<3

PUZZLE [JaeSeong]Where stories live. Discover now