"Torunumuzu getir, dedenle babaannen de görsün" Mahir şaşkınlığını daha bozmadan devam ettirdi babası. "Eğer Derya kızım da kabul ederse o da gelsin"

"Olur" dedi Mahir sakin bir ses tonuyla, hemen ardından dedesinden bir tepki bir öfke bekledi ama gelmedi bunun sessiz kabulleniş olması Mahir'i daha mutlu etti. Önce tamirhaneye uğrayıp üzerindekileri değiştirdi. Yedek kıyafetlerine bakarken hızlıca soğuk bir duş alıp kendisine geldi. Sepet yeni gelen aracın cilasını atarken kalan işleri toparlamaya çalıştı.

"Usta, Emre abi geldi üst mahallede çocuklar arabasını çizmiş ustan gelince arasın beni dedi"

"Ararım, başka arayan soran oldu mu?" dedi Mahir ıslak saçlarını kuruladığı küçük havluyu bir kenara bıraktı.

"Yok olmadı, sabah lastiği patlamış bir adam geldi Remzi'yle hallettik" Gülümsedi Mahir, onun yokluğunda işleri yoluna koyan iki çırağına bakıp cebinden çıkardığı parayı uzattı.

"Haftalığımız daha gelmedi ki usta?" dedi Remzi.

"Harçlık oğlum bu, ben yokken bile işleri yoluna koyuyorsunuz. Erken kapatın dükkanı ne isterseniz de alırsınız"

"Sağol usta" dedi Sepet gülerek, birden ikisi de ustasının eline sarılınca Mahir elini uzaklaştırdı. "Dur oğlum, hakkınızı verdim diye hemen el öpmeler falan." Mahir bir elini Sepetin ensesine diğerini de Remzi'nin ensesine koyup kendisine doğru çekti.

"Bakın oğlum hakkıyla çalışıp işinizi yapıp hakkınızı verdiklerinde hemen el etek öpmelere geçmeyin. Hakkınız neyse her zaman alın fazlası yada eksiği olmadan. Ustam derdi el etek öperek kul köle olma diye"

"Sen bize hep hakkımızın fazlasını verdin usta, bana ev verdin yemek verdin iş verdin sen olmasaydın ben sokaktaydım" dedi Sepet. Gülümsemeye çalıştı Mahir. "O yüzden okuyacaksınız oğlum ikinizde okuyup adam olacaksınız, burada piştiniz orada ereceksiniz. Okumanın zararı yok, kimseye kul köle olmadan yaşamak istiyorsanız mektebi bitireceksiniz." Bir bakış attı ikisine doğru, son zamanlarda fazla devamsızlık yaptıklarını bilmelerini istermiş gibi başını kaldırdı.

"Okula da gidilecek, tamam?"

"Tamam usta" dedi ikisi de aynı anda, Mahir rahat bir gülümsemeyle ikisini rahat bıraktı.

Mahir tamirhaneden çıkarken saat dördü geçiyordu, Derya'ya bir mesaj atmayı düşündü ama sonra onu aramaya karar verdi.

"Alo" dedi Derya, daha ikinci çaldırmada açmasını beklememişti.

"Sana doğru koşsam kapıların kapalı mı Deryam?" Gözleri yorgunca kapandı Mahir'in. Derya'nın evinin hemen önünden bulunduğu katın kapalı perdelerine bir bakış attı. Bir nefes alış sesi duydu Mahir o kadar derindendi ki yüreği titredi.

"Mahir.." dedi Derya ama Mahir'in ömründen bir ömür eksildi.

"O kapıyı aç diye bir ömür beklesem yeter mi ömrüm Deryam?" Mahir perdenin arkasından bir karartı gördü hemen sonra bir aralanma oldu ve kucağında küçük kızıyla beraber Derya belirdi. Titreyen bedenin uzaklığa rağmen görüyordu. Tek eliyle sımsıkı tuttuğu telefonu bırakmıyordu. Küçük kızı cama ellerini vurup dururken Mahir'in dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Mahir heyecanla kızın tepkisini beklerken o nefesini bırakmış gibi bir iç çekişle konuştu.

"Kapıyı kilitlemedim Mahir." Dedi uzun sessizliğin ardından. Bir şeyler kaydı içinden, kocaman bir boşluğun doldurulması gibi birden aniden fark etti adam. Donup kalmış o sokak kaldırımında gözlerini bir an olsun o mavilikten çekmiyordu. Telefonun diğer ucundan da ses gelmiyor sadece hızlı birkaç soluk sesi. Dudakları kurumuş gibi hızlıca kapatıp harekete geçti Mahir.

UNUTULMAZWhere stories live. Discover now