"İşte bu kadar!" Başımı yana çevirip ona baktığımda yüzünü hemen yüzümün yanında gördüm. Gözleri çehremi incelerken yaptığım iş yerine bana odaklanmasına kızabilirdim ama bu denli derin bakıyorken kızacak halim varsa da dilim lâl olup çıkıyordu.

Saçlarımı omzumdan geriye çekip açıkta kalan boynumda burnunu gezdirmeye başladı. İşin rengi değişeceğinden yanağına öpücük kondurup kolunun altından çıktım.

Ters ters bana baksa da ona şirince gülümseyip bıçağı eline verdim. Tepesinde durup baskın bir tavırla hareket etmesini bekledim.

Beni izlediğinden yapamayacağını düşünsem de söylenerek,aksi bir tavırla gösterdiğim gibi doğramaya başladı. Dudağımı büküp yıkadığım kavanozları kurulamak için bez almak amacıyla çekmeceye doğru eğildim.

Bakışlarım çekmecedeyken yere düşen mor lahana parçasıyla belimi dikleştirdim.

"Haris,yere döküyorsun! Bak onun lekesi çıkmazsa eğer dilimden kurtulamazsın,duyuyor musun beni!?"

Başını havaya kaldırıp gözlerini kapattığını,belimi dikleştirdiğim esnada görmüştüm ancak ani bir refleksle başını bana doğru indirip gülümsedi.

"Tamam,fıstığım. Dikkat ederim tabii." Onu yakaladığımı belli edercesine gözlerimi kısıp kötü kötü baktı.

Hâlâ şirinlik peşinde yüzüme gülümserken bozulmayan ifademi görmüş ve başka bir yol denercesine işaret parmağını kaldımıştı.

İşaret parmağının ucunu boyayan mor lahananın rengini bana gösterip üzerime doğru eğildi.

"Baksana rengine, kurban olduğum Allah ne güzel yaratmış. Dudaklarına, ruj mudur nedir ondan yaparsın bundan,doğal doğal. Gel bakayım yamacıma nasıl duracak bu renk dudaklarında bakayım."

Sağlıklı beslenmek adı altında "kalk turşu yapalım" dediğim için özellikle "doğal" kısmını vurguluyordu,anlamıyordum sanki.

Parmağını dudağıma sürttüğünde başımı geriye çekmeye çalışıyor bir yandan da bu haline gülüyordum.

"İlkel ilkel çözümlerle gelme bana,etkileyici ol az ya!" Haris öyle mi dercesine kaşlarını kaldırdı.

"Ben sana etkileyici çözümler bulursam,çıkamayız...İşin içinden."

İyice zıvanadan çıkmıştı bu adam!

Davamdan vazgeçmeyecektim,ille de yapacaktık bu turşuyu işte o kadar!

Elimin tersiyle karnını itip bulduğum boşluktan sıyrıldım. Haris'in verdiği sert nefesi duysam da aldırmadan dolaptan sirkeyi çıkarttım.

Haris'e arkamı dönüp su,sirke ve limon tuzunu bir kapta karıştırırken,ona yapması gerekenleri söylüyordum.

"Lahanaları biraz tuzla ez şimdi. Altta kaplar var bak."

"Tabii karıcığım,hemen!" Dudaklarımda oluşan gülümsemeyi rahatça sundum,arkam ona dönük olduğundan.

Onun bu tatlı halleriyle yüzünü avucumun içine alıp ısırasım geliyordu.

Onunla balkonda çay içişimize bana sorsanız, destanlar yazardım buraya. Basit bir eylemdi ancak iş onunla olunca bambaşka oluyordu.

İHTİRASIN YANIK TENİ (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin