TU Kİ Yİ HEVAL?

Start from the beginning
                                    

"Şimdi kimsin ve bizim otlaklarımızda ne işin var?!" Konuşurken yanına gittim. "Selamun Aleyküm. Ben Dara, hanımağam. Şiwanım ama Kawayım da*."  Dara. Dara hükümdar demekti. İsmi çok güzeldi. Dara. "Aleyküm Selam. Ben bence yeterince tanıttım az önce kendimi. Soruma cevap ver." Dedim. "Sizin için geldim."

"Efendim?"

"Ailenize süt vermek için geldim. Bunlar sizin hayvanlarınız. Hatta kuzunuz var bildiğim kadarı ile. Babanız bu konuda beni çok uyardı. Sizin kuzunuza çok iyi bakmam gerekiyor yoksa gün keleş ile bitermiş."

"Aferin -de sanki babam biraz seni tutuşturmuş. Anlatırken ter içerisinde kaldın." Beni kendine düşürecek şekilde gülümsedi. Çenesinde büyük bir gamzesi vardı. Esmer bir teni, küçük gözleri vardı. Bir çobana göre oldukça alımlı bir adamdı. Ablam yanımıza koştuğunda ona baka kaldım. Ablam fiziksel olarak benden güzel ve tam bir hanım ağa gibi görünüyordu. "Selamun Aleyküm. Tu çawayi kawa?(Sen nasılsın kawa?)" Dedi ablam gülümserken. " Gelek başım, sıpas dikem xanımi axa(Çok iyiyim, teşekkür ediyorum hanım ağam.)" Ablam başını eyvallah anlamında eğdi. "Ben gidiyorum!" Dedim çobanın yanından ayrılırken. "Kuzuma iyi bak yoksa cenazeni kaldırırlar Dara Bey!" Dedim bende koşarken. Bana yan bir sırıtış ile: "Emrin olur sultanım." Ona döndüm sinirli bir şekilde. Ablam gülünce benim yanaklarım kan doldu ve sinirle gidip tokat atıp yürümeye başladım. Bu sefer kahkaha seslerine aldırış etmeden içeri girdim. İsmimi anan anneme hiçbir şey demeden içeri girdim. Odama değil babamın yanına çıktım. Agit Ağa. Babamın iki kızı var ben ve ablam ama içimizde en çok bana düşkündür. Bende aynı bir erkek gibi büyütüldüm çünkü. Ablam hep bir hanım ağa gibi büyütüldü ama ben ağır bir şekilde eğitim gördüm. Silah eğitimleri, korunma eğitimleri ve daha fazlası. Babamın odasına girince babamın odada olmadığını gördüm. "Baba!" 

"Güzelim. Bekle geliyorum." Babam aslında İran asıllı ama annem İran'ın çok ağır bir bölge olduğunu söyleyince Van'da yaşamaya karar verdik ve ben altı yaşındayken buraya geldik. İran çok güzeldi ama annem çok baskındır bu yüzden oraya gezme amaçlı sadece Kerbela günü haricinde gidebiliriz, o da iki aylığına. Annem ile babamın yatağına oturdum. Sıra sıra dizilmiş beşiklere baktım. Her birinin ayrı hikayesi vardı. Biz sekiz çocuktuk. Dört ölü, dört diri. Yedi diri Bir ölü çocuk. Kendi beşiğime baktım. Altın ve Safir ile yapılmış o beşik. Beşik altın kaplamaydı ama çoğu yeri safir ile yapılmıştı. Tavana bir zincir ile asılmıştı ve en yüksekte bile parlıyordu. Ablamın ki tahtaydı.  Altı erkek, iki  kızdık biz ama dediğim gibi dört erkek ölmüştü. Çoğu insan güzelliğimi, içerisinde olduğum  Safir Altın beşikten aldığımı söyler. Beyaz tenim, kara gözlerim, kömür karası kaşlarım ve koyu kahverengi ama her şeye kahverengi olduğunu gösteren ipek gibi saçlarım, orantılı dudaklarım, uzun boyum ve ince belim. Çok güzeldim ama bir o kadar da vahşi bir kadındım. Dört çocuktan, üç abim yaşayarak öldü ama bir abim annemin karnında ölmüş. Bahran Abim öldüğünde 20 yaşındaydı. En büyük abimiz o idi. Baran Abim, Bahran Abimden sonra kalp hastası olduğu için bir kalp krizi sonucu 15 yaşında öldü. Duran Abim1 ise çok küçükken ağlamaktan öldüğü söyleniyor -2 aylık iken-.  En güzel beşik benim ki ve Aslan Abim beşiği çünkü Aslan Abim beşiği de gümüş ile kaplanmış her türlü taş ile içi ve dışı olmak üzere taşlar ile donatılmıştı ve benim beşiğimin yanında yer alıyordu. Üzerinde çok güzel simsiyah bir kadife bez yer alıyordu. Aslan Abimin en sevdiği renktir -siyah-. Aslan Abim 25 yaşında. Benim için değeri o kadar fazla ki anlatamam. Aslan Abim uzun zamandır İran'da bir kızı seviyor ve bunu sadece bana anlatıyor. Kızın adı Mersa ve arkadaşım. Mersa çok güzeldir. Kahvenin en güzel tonlarından  gözleri, dolgun dudakları, kavisli siyah kaşları ve İran'ın baskıcı toplumundan dolayı görünmeyen katran karası uzun saçları, orta ama güzel boyu ve tüm İran'ın dilinde olan o güzel fiziği ile efsunlu bir kadın Mersa. Abim defalarca kapısına gitmiş ama her gittiğinde olumsuz yanıt alarak geri döndü. 2 gün sonra tekrar İran'a dönüyoruz. Bu sefer kızı almazsak orada Kerbela' ya kadar  orada kalıp sık sık istemeye gidecektik. Abim şuan İran'da kaldığı için telefon ile iletişim kuruyoruz. Mersa için abim her şeyi yapacakken  Mersa'yı başka bir adam ile evlendireceklermiş. Babam da onun için hazırlanıyor. Babam içeri girince konuşmaya başladım.

"Baba sen çoban mı aldın?" Dedim.

"Kızım satın almadım, kiraladım." Dedi teslim olmuş gibi ellerini kaldırırken. Kahkaha atmaya başlayınca babam bana sarıldı ve konuşmaya başladı. "Daye te hiv ya  me ye(Annen bizi bekliyor)." Babam gülerek kolunu omzuma koydu ve indik. 

Herkese selam Adenlerim! İkinci kurgum olan BA(RÜZGAR) sizlerle. Kısa bir sıkıntı sebebi ile geç yayımladım bunun için çok özür dilerim. Düşünceniz nasıl? Bunu benimle paylaşırsanız çok sevinirim gerçekten. Hepinizi çok seviyorum iyi ki varsınız ve bu şekilde bana ilham perisi olduğunuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim meleklerim. Tekrar söylüyorum; İyi ki varsınız ve iyi ki benimlesiniz. Sizi çok seviyorum.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim Adenlerimm! Görüşürüz, en güzel günler ve dilekler sizi  bulsun.

DÂYE: ANNE

ŞIWAN:ÇOBAN

DEHLİK: DİŞİ KÖPEK

KAWA: DEMİRCİ


BA (RÜZGAR)Where stories live. Discover now