Dibe Vuruş.

84 5 17
                                    

Bayanlar ve baylar, yeni bölümü havada kapanlar, işte karşınızda 7. bölüm!, keyifli okumalar dilerim!

Not: Bu bölümde timeskip olmuştur. Yani Mari 19, diğerleri 16 yaşındadır. Sunny dışında, o 15 yaşında..Grubun bebişi. :D

Ve hikayeye başlamadan önce önemli bir şeye değinmek istiyorum, evet ilk bölümde karakterlerin rollerinin nasıl değiştiğinden bahsetmiştim ama eğer her şey aynı oyunda ki gibi olsaydı Omori'nin yazılı versiyonu olurdu bu. :") O yüzden senaryo aynı oyunda ki gibi olmayacak. Mesela oyunda Aubrey holiganlarla takılıyordu, ve bu hikayede Aubrey'in rolü Basil'da, ama Basil holiganlarla takılacak bir tip olmadığı için saçma olurdu değil mi?, o yüzden işte. Neyse anladınız zaten siz ben daha çok uzatmadan bitireyim şu bölümü, iyi okumalar Omori fanı kardeşlerim. :)

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Daha dün gibiydi.

Kel'in portakal suyu ve kahveyi karıştırıp boğazına dikmesi, daha dün gibiydi, Basil'ın fotoğraf albümü için sürekli fotoğraf çekmesi, daha dün gibiydi, Sunny'nin doğum günü için gelen hediyesinin kutusunda uyuya kalması, daha dün gibiydi, Mari'nin kurabiyeleri için Kel ve Aubrey'in kavgaları, daha dün gibiydi, ne oldu da herşey bu kadar çabuk değişti?

Ah, doğru. Hero öldü.

...

Aubrey, evden dışarı adımını bile atmıyor, Basil, onu genellikle bahçesinde bulabilirsiniz. Sunny, ara sıra Basil ile takılsa bile artık diğerleriyle pek muhatap olmuyor. Mari ise, o üniversitede, Kel, onun kendinden başka arkadaşı yok.

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Kel durmadan şakıdayan sabah kuşlarıyla beraber gözlerini açar. Yeni bir gün. Yeni bir çile.

Her gün birbirini tekrar ediyor adeta, uyan, bir şeyler ye, hayatın boyunca yaptığın tercihlerin doğurduğu sonuçlar hakkında pişmanlık duy ve uyu. Acınası, değil mi?, Kel için değil. Kel bunu hak ediyor.

...

Kel gözünü pencereden yere yansıyan günışığına çevirir..Güneşin yine musmutlu bir şekilde parladığı lanetli günlerden biri. Keşke güneş patlasa da dünyada ki her bir insan yanarak ölse.

Kel, havanın serinliğini pencere açık olmamasına rağmen hissedebildiği için köpek desenli çoraplarını giyerek alt kata iner.

Cassandra, görünüşe göre yumurta ve pastırma pişiriyor.

Kel: Anne-

Cassandra: (!) Ah, uyanmışsın Kel, kahvaltı birazdan hazır olur.

Kel: Hayır, kahvaltı yapmayacağım, direk parka gideceğim.

Cassandra: ..Emin misin?

Kel: Hıhı, benim yemeğimi Hector'a verirsin.

Cassandra: Peki, sen bilirsin ama acıkırsan yemeğini kendin hallet.

Kel: Tamam, saat 4 gibi gelirim. Görüşürüz.

Cassandra: ..Görüşürüz.

İşte, size görmüş olabileceğiniz en kıt konuşmayı sunduğuma göre hikayeye devam edelim.

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Hava serin, park bir iki çocuk dışında neredeyse boş, Kimberly ve zeka geriliği yaşayan arkadaşları görünürde yok. Şanslı bir gün.

...

Göl.

Dikenli çalılıkların tam arkasında, oradan geçmek her ne kadar acı verici olacak olsa da, buna değer.

Kel dikenlerin içinden çiziklerle dolu bir şekilde çıkar.

Göl, Kel'in tam karşısında, ve alakasız bir şekilde gölün tam ortasında bir heykel duruyor.

Kel gölün orada ki küçük iskeleye oturur. Tahtalar gerçekten kurumuş ve vidalar gevşemiş, ama hâlâ oturulabilir durumda.

Kel hafif meltemi yüzünde hisseder, sanki dünyada yalnız, ne huzurlu, keşke bu an sonsuza dek sürse.

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Çalılıklardan hışırtılar geliyor, kedi olabilir mi? Ya da bir sincap? Hayır. İkisi de değil.

Kimberly, ve gerizekalının önde giden arkadaşları.

Neden hep böyle olmak zorunda ki.

Kimberly: İşte size bahsettiğim göl buydu! Beğendiniz m- Vay vay vay! Bakın kim mağarasından çıkmış! Nasıl gidiyor Kelsey? Abin Henrey nasıl bakalım?

Not: Evet dramayı arttırmak için Kim'i eccük daha fazla çekilmez yapmış olabilirim.

Kel: ..Defol git Kimberly.

Vance: Kim ne halt ediyorsun sen be?

Kimberly: Şş, sus ve izle sadece.

Kimberly yavaşça Kel'e doğru yaklaşır.

Kimberly: Aa tüh unutmuşum, zavallı abin ölmüştü değil mi? Yazık olmuş.

Kel: Kimberly. Sus.

Kimberly: Sustursana hadi, ne yapacaksın? Beni tekrar mı döveceksin?

Kel: ...

Kimberly: Ya hemen de susarsın tabi, ne oldu korktun mu yoksa?

Kel'in gözleri dolmaya başladığı açıkça fark ediliyor.

Kimberly: Kıyamam ağlıyor musun sen? Yoksa abini mi özledin? Ah, buldum! Abinin yanına gitsene o zaman!

Kel: Ne-

Kel, daha Kimberly'ye cevap veremeden kendini dibe batarken buldu bile.

Kimberly ve diğerlerinin sudaki yansımasını izlerken Kel, yavaş yavaş bilincinin kapandığını hissetti. Ve sonunda pes etti.

Su.

Soğuk.

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Hiç kimse dibe vurana kadar dibe vurmanın ne demek olduğunu bilemez, Kel biliyor, her iki anlamda da.

╭── ⋅ ⋅ ── ✩ ── ⋅ ⋅ ──╮

Ee, merhaba, biliyorum bu bölümün gelmesi cidden çoooooooooooooooooook uzun sürdü ve bunun için özür dilerim, o yüzden telafi olarak sonraki bölümü acı uçuk bırakmadan bayağı bir uzun yazacağım. (Yazabilirsem tabi ayol)

Şey, sonraki bölümde görüşürüz o zaman! :D

Not: Hikayeyi 3. kişi ağzıyla yazmak bie hataydı her şey çok hızlı gelişiyor sanki masal anlatıyormuş gibi hissediyorum a-

Omori, Hikkikel AU.حيث تعيش القصص. اكتشف الآن