1 - GÜNDÖNÜMÜ FESTİVALİ

Zacznij od początku
                                    

Bu seneye kadar uçurtma şenlikleri gibi programlar düzenlenilse de artık gençlerin daha da sosyalleşmeleri adına bu tür uygulamalar ortaya çıktı. İşin komik tarafı ise mahalle mahalle, sokak sokak çağırılıyorduk o günlere. Festival alanına girerken güvenlikten geçtiğimiz sıra imza atmak zorundaydık. Bu programlara katılmak elzemdi ve eksikler olduğunda gelmeyen gençlerin aileleri aranırdı. Çoğu kişi bunları gereksiz bulsa da festivalleri hoş bulan insanlar da vardı.

Ben ise oldukça gereksiz ve samimiyetsiz bulan taraftım. Zorunlu tutulmamız gerektiğini anlayamıyordum bir türlü. Zaten artık çoğu şey sert bir hal alıyor ve bir tehlikeye hazırlanıyormuşuz gibi hissediyordum. Aslında hissetmekten de öte, bir şeyler olacağını biliyorduk. 18-28 yaş aralığındaki gençler evlerine yakın olan dövüş kurslarında eğitim almak zorundaydı. Herkesin bazı kulüplerde zorunlu kayıtları bulunurdu. Hiçbir aileye bu gibi konularda fikirleri ve rızaları sorulmadan hükümetin gençler üzerinde oluşturmaya çalıştığı tutucu tavır son zamanlarda göze daha da çarpar olmuştu.

Amaç neydi, tüm bunlar neye göre yapılıyordu hiçbir fikre sahip değildik. Henüz 21 yaşında olduğumu düşünürsek 18 yaşımdan itibaren dövüş ve silah eğitimi alıyordum. Önümde bu eğitimlere devam etmek için uzun seneler olacaktı. Asker gibi yetiştirilmeye çalışmamız bize neye hazırlanıyoruz sorusunu sordurtuyordu. Tüm bu sistemin yanında kişisel hayatlarımız da özgürlüğünü korusa da bazı kısıtlamalar ortaya çıktı.

Yazar olmak dikkatlerin üzerime çekilmesine sebep oluyordu. Çünkü tüm bu sistemi eleştiren kurgular yazıyor, makaleler düzenliyor ve sosyal medya hesaplarımda hükümetin hoşuna gitmeyeceği yazılar paylaşıyordum. Eleştiri kabul etmeyen, şikayetlerimizin önemsenmediği bir kurum üzerimizde hakimiyet kurmaya başlıyordu. Korkum bunun önüne geçemeyecek olmak ve koyun gibi güdülmemize sebep olacağıydı.

Çarşafım konusunda bir kısıtlama gelmesi an meselesiydi. Çünkü dövüş ya da silah olsun kulüplerde dahi forma giymenin mecburi olacağı söylentileri etrafta dolaşıyordu. Mescit ya da cami hatta kilise gibi yerlerin kapatılıp yerine dövüş ve kulüpler için tasarlanması halkı bu sisteme karşı korkutan başka bir unsurdu. Kulüpten kastım ise silah, bıçak, ok gibi eğitimleri içeren gençlerin yeteneklerine göre katılmak zorunda bırakıldığı yerlerdi. Doğa'yı aramadan önce her zaman yaptığım gibi bütün kışkırtmaları üzerime toplayacağım bir yazı yazmak için hesabıma girdim.

"Festivallerin huzurlu bir toplum olması adına göz boyayan uygulamaların, rızasız düzenlemelerini izlemek için saat 17:00'de başlayacak gündönümü festivaline kimler geliyor?" Paylaş dedikten sonra dışarıdan gelen sese odaklanarak pencereye yöneldim ve camı açtım. Dışarının soğuğunun yüzüme çarpması içimi ürpertmişti. Aşağı baktığımda beni bekleyen Doğa, elleri cebinde soğuktan dolayı boynuna sardığı atkıyla da yüzünü kapattığından yeşil gözleri görünüyordu sadece.

"Beni duymuyor musun Hesna? Soğuktan donmadan önce gidelim şu festivale." Bir şey demeden camı kapattım ve üzerime aldığım siyah genişçe bir atkıya sarılarak odamdan çıkıp merdivenlerden aşağı indim. "Ben çıkıyorum anne." dediğimde mutfaktan ayrılan annem bana doğru yaklaştı. "Doğa geldi mi?" Ailem onu çok severdi ve kendi kızları gibi de görürlerdi. "Evet, dışarıda beni bekliyor." Babam da yanıma gelmişti, ikisinin bakışlarında her zamanki gibi dikkat et lafızları dolaşıyordu. Anahtarı uzatarak, "Bir şeye ihtiyacın var mı? Arabayla gidin isterseniz hava çok soğuk." dedi.

"Sağ ol baba ama biliyorsun çok kalabalık oluyor. Arabayı park edecek yer bulamıyorum." dedim. "Olsun yine de al. Sen bulursun bir yer." Elime anahtarı verdikten sonra bana sarıldığında bunu beklemiyordum. Onun peşine annem de sarılmıştı. "Bu sevgi seli de ne böyle?" dediğimde hep beraber gülmeye başladık. O sırada yukarıdan bizi izleyen ergen kardeşlerim hemen lafa dahil oldu. "Abla gelirken çikolata alsana." Erkek kardeşimin kalınlaşmaya başlayan ses tonunu taklit ederek, "Alırım kardeşim." dediğimde kız kardeşim de bir şey istemese olmazdı. "Ben de hediye istiyorum." İkisine de sevimli bir tebessüm gösterdim. "Tamam canım."

KIŞ GÜNDÖNÜMÜ Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz