25. Bölüm [Rahmuara]

1.3K 170 14
                                    

Hava gri, soğuk ve yağmurluydu. Topantı salonunun kemerli, oval pencerelerine art arda yağmur damlaları düşüyor; pıt pıt ses çıkartıyordu. Dışarıdaki kasvetli havanın aynısı içeride de mevcuttu. Ellerini önünde kavuşturup ip gibi dizilmiş olan idari görevlilerin kaşları çatık, bakışları sert ve düşünceliydi.

Kral Aldhamir tek elini havaya kaldırıp gür sesiyle konuştu. "Konseyi başlatıyorum." Elini indirip bakışlarını tek tek salonda bulunanların üzerinde gezdirmeye başladı. "Bildiğiniz gibi bir süre önce batıda yeni bir ada keşfettik." Adadan bahsederken özellikle Kaptan Karic'e baktı, ardından bakışlarını salonda gezdirmeye devam etti. "Askerlerimin ve Kaptan Karic'in tayfasının büyük bir kısmı ne yazık ki keşif sırasında hayatlarını kaybettiler. Geri dönmeyi başaranların anlattıklarına göre ada Kara Sanat'ı kullananlar tarafından ele geçirilmiş durumda. Mahurra'nın Dalzak Bayramı'nda anlattıkları da karşı karşıya olduğumuz tehlikeyi doğruluyor."

Kral kısa bir an durup salondakilerin tepkisini ölçtü. Baş Büyücü dahil herkesin ilgiyle dinlemekte olduğunu görünce devam etti. "Bugün burada, yüzyıllar önce inşa ettiğimiz ve halen de etmekte olduğumuz başarıları tehdit eden Kara Sanat kullanıcılarına karşı nasıl mücadele edebileceğimiz konusunda fikir alış verişi yapmak için bulunuyoruz. Fikirlerinizi şimdi paylaşabilirsiniz."

Kral Aldhamir susunca salonda hafif bir kıpırtı oldu. Herkes birbirine bakıyor, ilk sözü kimin alacağını netleştirmeye çalışıyordu. En sonunda Komutan Yalzek bu karmaşaya bir son vererek söze girdi. Ellili yaşlarının başında, yıllarını vatanına ve askerliğe adamış gözü pek bir adamdı. Kara gözleri, kirli sakalı ve kemikli bir yüzü vardı.

"Ben ve emrimde bulunan askerler adaya çıkartma yapabilir, o itlerin leşlerini önünüze getirebiliriz majesteleri."

Büyücü, komutanın gözü pekliğini takdir etse de sözleri dudaklarının hafifçe yukarı kıvrılmasına neden olmuştu. Kara Sanat'ın karşısında kılıç ve yayın pek de bir hükmünün olmadığını bilmiyorlardı. Yine de, bunun için onları suçlayamazdı. Kadim Lisan'ı da Kara Sanat'ı da anlamadıklarından bu bilgiden mahrum oluşları gayet doğaldı.

"İzninizle," dedi ihtiyar büyücü bir adım öne çıkarak. "Size karşı karşıya olduğumuz tehlikeden biraz bahsedeyim. Belki böylece hangi yolu izleyeceğinize daha kolay karar verirsiniz."

Salondaki tüm dikkatler büyücünün üzerinde toplanırken kralın eliyle buyur dercesine işaret vermesi üzerine ihtiyar büyücü konuşmaya başladı.

"Ben de dahil bu salonda bulunan hiç kimse yüz elli yıl önce yaşamadı. Dolayısıyla çağlar boyunca neden oldukları kaosu birebir deneyimlemedik. Bildiklerimiz sınırlı ancak bu sınırlı bilgiyle bile kılıç ve yaylarımızın onlarla mücadele etmede yetersiz kalacağını söyleyebilirim." Büyücü kısa bir an durup devem etti. "Kara Sanat, adından da anlaşılabileceği gibi Kadim Lisan'ın karanlık kısmıdır. Kara Sanat'ı kullananlar iblislerinkiyle aynı lisanı konuşurlar. Bilirsiniz ki iblis Tanrı tarafından lanetlenmiştir. İblislerle aynı lisanı kullananların da akıbeti aynıdır."

Büyücü susup salondan herhangi bir tepki bekleyince Komutan Yalzek, çattığı kaşlarının arasından "Daha açık konuşur musunuz?" diye karşılık verdi. 

"Demem o ki," deyip sözlerine devam etti büyücü. "Kara Sanat'ı kullananların ruhları lanetlenir ve bedenlerine hapsolur." Büyücü kısa bir an durduktan sonra vurgulu bir biçimde ekledi: "Ölümsüz bedenlerine."

Salondan kıpırtılar ve fısıldaşmalar yükselirken Kral Aldhamir araya girdi. "Ölümsüz beden derken neyi kast ediyorsunuz Baş Büyücü Hagmar?"

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora