1. Bölüm [Lanet] 1. Kısım

6.8K 370 113
                                    

~ 8 YIL SONRA ~

Tüm Zamanların Krallığı Torgen'da sonbaharın ilk günleriydi ve köylerle kasabalarda yapacak iş çoktu. Krallığın himayesinden uzakta, kuzeydeki küçük Fruden köyü içinse her şey daha zordu. Kış burada oldukça sert geçer, gözün görebileceği her yer maviye çalan bir griliğe ve uçsuz bucaksız beyaza gömülürdü. Hayvanların bir kısmı güneye göç ettiğinden kuzeyi süsleyen Krauv ormanlarındaki canlı nüfusu azalır, etraf sessizleşir ve ağaçların dalları kupkuru kalarak karla kaplanırdı. Dahası, Torgen Krallığı tarafından unutulmaya yüz tutmuş bu küçük köye her kış baskınlar olur, yağmacılar ellerinde avuçlarında ne varsa hepsini alır, köyün gençlerinin bir kısmı bu baskınlar sırasında ölürdü. Kuzeyin felaketten başka bir şey getirmeyen bu acımasız ve ruhsuz kışını yalnızca güçlü kuvvetli olanlar atlatır, her kış soğuğa ya da açlığa dayanamayan birkaç kişi hastalanıp ölürdü. Adaletin elinin değmediği, varlığın içinde yokluğu tadan talihsiz bir köydü Fruden köyü. Burada hayatta kalabilmek için çabalamak gerekiyor fakat bazen bu bile yeterli gelmiyordu.

Rahat etmek deyişinin hiçbir anlam ifade etmediği bu küçük köyde; sinsice yaklaşan kışa hazırlık için kesilip istiflenecek yığınla odun, öğütülmeyi bekleyen binlerce buğday tanesi, kış geldiğinde yenilmek üzere kazanlarda kaynatılıp salça haline getirilecek kiloyla domates ve giysiye dönüştürülecek üç kurt postu vardı. Bununla birlikte atları tımarlamak, hayvanların yemini ve suyunu hazır edip ekmek hamuru mayalamak gibi köyün rutin işleri de vardı. Herkesin işinin başından aşkın olduğu bu dönemde, kimsenin durup çene çalacak vakti yoktu. Kaytarmaya çalışanlar olsa da köylü tarafından sertçe uyarılıp işinin başına dönmek zorunda kalıyorlardı. Fruden köyünün terk edilmişliği ve yoksulluğu insanlarının yüreklerini de katılaştırmış, onları sert mizaçlı kişiler haline getirmişti. En azından birçoğunun durumu bu şekildeydi.

Yine herkesin işinin başında olduğu bir günde kazanlarda kaynayan domates kokusu tüm köyü sarmış haldeydi. Kadınlar koca kürekleriyle kazanı karıştırıyor, ara ara durup ağrıyan kollarını dinlendirdikten sonra karıştırma işine kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Eli iş tutmayacak kadar küçük olan çocuklar meydanda koşturup oynuyor, taşkınlık yaptıklarında da azarı işitip kaçışıyordu. Tüm köy, çocuk bağırışlarına karışan horoz sesleri ve Boz Ayı lakaplı Ugrim'in odunları keserken baltasından çıkan tok sesle dolup taşıyor; ara ara kadınların çocuklarına bağırışı araya girerek bu tuhaf uyumu sekteye uğratıyordu.

Adından çok 'Boz Ayı' olarak çağırılan Ugrim, köyün en söz sahibi kişisi olmasının yanında en iri yarı ve en gözü kara adamıydı. Şimdiye tek onlarca baskına şahit olmuş ve hepsinden de sağ çıkmıştı. Ne var ki gençliğinde çıktığı bir avda tıpkı lakabı gibi boz bir ayı tarafından ciddi şekilde yaralanmış ve o günden sonra topallar olmuştu. Kırılıp sonradan yanlış kaynayan bacağı ve yüzünün sağ tarafındaki epey derin pençe izi boz ayının ona bıraktığı acı birer armağan olarak kalmıştı. Topallamasından dolayı artık ava çıkamasa da gücünden bir şey kaybetmiş değildi. Odun kesmek ya da ölüler için mezar kazmak gibi köydeki en ağır işleri o yapıyordu. Kemikli ve yakışıklı denebilecek bir yüzü vardı ancak insanın içine işleyen buz mavisi gözlerinin ardındaki sert mizacı bu yakışıklı yüzü gölgede bırakıyordu. Bu sert görünüşü yüzünden otuzlu yaşlarının sonunda olmasına rağmen henüz evlenememişti. En azından insanların bildiği nedeni buydu ancak gerçek neden çok daha farklıydı. Ugrim'in kalbi uzun yıllar önce, içine başka birini alamayacak şekilde mühürlenmişti.

Ugrim kestiği odunları kenara istifleyip parçalamak için yeni bir oduna uzandığı sırada köyün borusu hiç beklenmedik bir anda iki kez öttü ve tüm başlar uğraştıkları işten kaldırılıp köyün girişine çevrildi. Gelenler avdan dönen gençlerdi ancak bir terslik olduğu her hallerinden belliydi. Yanlarında avladıkları herhangi bir şey yoktu ve öfkeleri yüzlerinden okunuyordu. Üstelik avcıların ikisi ve birinin de atı yaralıydı. Köyde büyük bir sessizlik oldu ve herkes yaptığı işin başından ayrılıp meydana, avcıların başına toplandı. Küçük çocuklar bile bir terslik olduğunu sezmiş, ürkekçe annelerinin eteklerinin yanına ilişmişti.

BİR ZAMANLARIN KRALLIĞI: Bereket ÇağıWhere stories live. Discover now