•sandıklara bırakılan sadakalar

Start from the beginning
                                    

hâlâ kazanlar kaynarken kadınların kimisi tarafından anlatılan meşhur söylentilere göre patricia kasabası bundan çok öncesinde ne gökte bir bulut bulabiliyormuş, ne de topraktan çıkan bir bitki. denizin tuzlu suyu giderek bulanıklaşmaya başlamış, üstü ise yosunlarla kaplanmış. boa yılanları insanları sokup zehirliyor, hastalıklarına derman bulamayanları teker teker öldürüyormuş. yaşlılar gençlere özellikle kendilerini öldürmeleri için yalvarıyor ve dizlerinin dibinde birer çocuk gibi ağlıyormuş. kimse yaşamak istemiyormuş.
çocuklar ise açlıktan karıncaları yemeye bile başlamış.

öyle ki insanlar yavaş yavaş öleceklerine inanmış ve kendilerine kumsalın en derin mezarlarını kazmışlar.güçleri bir tek kumu eşmeye yetivermiş. sıra sıra, tek tek tırnakları derilerinden sökülünceye dek çukur açmışlar, yan yana uzanmışlar. kalanlar ise onların üzerini örtmüş ve kimisini diri diri gömmüş.

kumsalın üstünde kalanlar birkaç gün sonra bir umuttur deyip kalan son enerjileri ile dağa çekilmişler. gömülü olan canlar ise büyük bir fırtına ile karşılaşmış. o yılın o günü belki de kader tarafından çok öncesinde kararlaştırılmış, tanrıdan bir cezaymış. ki tarihte eşi benzeri görülmemiş bir tsunami oluşturmuş. hırçın ve azgın dalgalar kıyıya öyle bir vurmuş ki taş üstünde taş, can üstünde can bırakmamış. diri diri gömülen bedenler üzerine serpilmiş olan tüm kumlar gelgitler yüzünden suya karışmış. farklı yerlere taşınmış. fırtına bitince cesetler birden kumsaldan dışarı fırlamış.

fakat denizin altındaki kum bu insanları öyle bir kendine çekmiş ki görseniz tanıyamayacak hale getirmiş. yengeçler keskin makasları ile bir kıyım yapmış, adeta hayvani kasap olmuşlar. bu kokan et yığınlarının birine ait olduğunu söylemek bile imkansızlaşmış.

cesetlerden kalma et yığınları ve kemikler günler süren tsunami ile tüm kasabaya resmen yukardan yağmur gibi yağmış. insanların daha öncesinden ikamet etmekte olduğu evlerinin önlerinden çatılarına kadar her yer bunlarla dolmuş. yanlarında ise kan göletleri oluşmamış, deniz suyu hepsini kendiyle götürmüş. tuzla karışık demir tadı gelen bir birikinti bırakmış kasabanın ortasına.

resmen bir korku filmi ortamı oluşmuş kasabada. fakat korku filmlerine değinilecek kısmı ne yazık ki bu değil. sonrası.

tsunaminin bitmesinin ardından yaklaşık üç gün geçmiş iken dağa çıkan ağzı kokan kimseler artık inmeye karar vermiş. kumun altına diri diri gömdükleri ailelerini arkalarında bırakmakmalarının ardından geçen tüm süreyi sığındıkları bir soğuk inde tanrıya yalvararak geçiren bu insanlara artık insan demeye bin şahit istermiş. günlerce öyle açlıklar çekmişler, öyle ıslak taşlar üstünde uyumaya çalışmışlar ki kafayı tırlatacak dereceye gelmişler. nefret hat safada, anlaşılmak bir o kadar uzakmış. kimisi eline ne geçiyorsa birbirine saldırmak için kullanmış hatta o mağarada.

fakat dalgaların rolünü tamamlamışcasına geriye çekildiği o günden sonra kasabaya tekrardan inen insanlar için manzara son derece iştah kabartıcıymış. kimisi yere çöküp vicudunda kalan son su birikintilerini gözlerinden aşağı dökmüş, kimisi ise önüne çıkan ilk et parçasına saldırmış.

o an fark etmeden de olsa bir kişi bile onları karşılayan aile üyelerinin, sevdiklerinin, eşlerinin ve çocuklarinın parçalarını yemeyi reddetmemiş. tanrı'nın kendileri için göndermiş olduğu büyük bir ziyafet olduğunu düşünmüşler bunun.

günlerce yemişler, ağızları bir an durmamış, karınları kendi kanlarından olanların kanları ile doluvermiş. gülüşüp eğlenmişler. artık tartışmaya gerek yok demişler. akşama ise bir ateş yakıp çevresinde dönerek dans etmeye başlamışlar. hafızalarında kalan tek tük dizeleri birleştirmiş ve sevdiklerine selam yollamışlar. içlerinde olduklarını tahmin edemeden.

kimisi ise çakmış olayı tabi, herkes kumsaldaki kişilere ne olduğu hakkında bilinçsiz değilmiş. fakat onlar da açlıktan ölmemeyi ölüye saygıya tercih etmişler ve farkında olmayanlara asla bir kelam etmemişler.

fakat fark edenler kurnazmış, daha da doymak istemişler. aradan geçen günlerde güçsüzleri ve yakını olmayanları belirleyip ormanın dibine kadar sürükleyip orda canını alıvermişler. bir sonraki tsunamide tekrardan faydalanabilmek içinse diğerlerine söylemeden kumsalın dibine gömmüşler.

herkes sevdiğinden bir parça almış, fakat gözü doymamış. birbirlerinin ömürlerini, ruhlarını sömürmüşler. yine de kıtlıktan çıktıkları o günde karınları tokken bile yetinmeyip aralarından birkaç kişiyi daha kumsala kazımışlar. ruhlarını kazıyan o lanet gibi...

"not all the storms come to disrupt your life, some come to give you a part from yourself."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Patricia'nın Çocukları ; JilixWhere stories live. Discover now