5. BÖLÜM / PART 1

149 63 223
                                    

Bundan sonra bölümleri pazartesi yayınlamaya karar verdim.

Yorum ve vote verin lütfen.

Bu kurgum için aklımda çok güzel fikirler var ama bunu yazıya döomekte biraz zorlanıyorum. Aslında yazınca gerisi geliyor da. O yazıyı yazma işlemine bir türlü başlayamıyorum..

Bölüm yetişmedi diye şuan gece gece tamamladım bu bölümü. Saat ikiye gelmek üzere ve benim okul için saat beş buçuk altı gibi uyanmam gerekiyor.

Bunun dışında evden ses geliyor. Muhtemelen ikizimin uykusu yine tutmamış evde dolaşıyor galiba. Bu yine de şuan korkmadığım anlamına gelmiyor.

Neyse yeni bölüm geldi. Sağlıcakla kalın, hoşçakalın 🌸

Keyifli okumalar dilerim🌺


|Bölüm 5|

|Part 1|

|Bu ne biçim harita?|


Louis'in anlatımıyla

Lucy, Tina ve küçük gitmişti. Ben de bu önceden üçüncü ama şimdi ikinci kaptan olan John'la karşı karşıya oturmuş ikimizde birbirimize dik dik bakıyoruz.

Ne zaman çekeceksin o gözlerini benden kardeşim?

Yani bana hava hoş. Ben çekmeyeceğim sen çekene kadar gözlerimi.

O bir süre sonra kaşlarından birini kaldırınca ben de kaldırdım. Elini bana doğru hayırdır dercesine salladığında aynısını ben de yaptım. Göz devirdiğinde ben de devirdim. Bu bitmek bilmeyen döngümüzü tayfalardan biri bozdu.

"Askerler geliyor John!"

John hemen ayağa kalktı. "Çapayı çekin. Hemen küreklere asılın!"

"Vaktiniz yetmez John," dedim. Bana baktı. düşüncelerimi söylemeye devam ettim. "Tayfaların yarısı gemide varken sadece ve burada kalanların yarısı da alt güvertelerde kendi hallerinde geziyorlar. İlk önce onları toplamalısın. O zamana kadar ben ve arkadaşlarım çapayı çekeriz."

Tam emin olmasa da vakit kaybedeceğimizi bildiği için dediklerimi onaylamış dümenin arkasındaki merdivenlerden aşağı, alt güvertelere, inmeye başladı.

Arkama döndüğümde bana dik dik bakan Peter'le karşılaştım. "Biz buradan kaçmaya çalışmayacak mıydık? Neden kaçmak yerine onlara yardım ediyoruz? Bırakalım askerler onları yakalasın. Biz de kurtuluruz." Kendince haklıydı ama yaşadığımız anormal şeyleri araya katmıyordu.

"Eğer askerler buraya gelirse," diyerek benim yerime açıklamaya başladı David. "Bize nereden geldiğimizi soracaklar. Biz de onlara şuan yerinde olmayan Solque* den bahsedersek yalancı olduğumuzu, korsanlardan biri olduğumuzu düşünecekler. Tabii bazıları da dediklerimize inanırsa bir cadının oğulları ya da büyücü olduğumuzu düşünecekler ve eğer öyle olursa bizi konuşturmak için bize çok acı çektirecekleri kesin."

"Evet, David'in dediği gibi düşünüyorum. Bu arada Jack nerede?" Etrafa baktığımda çapanın atıldığı yerde durmuş halatı tek başına çekmeye çalışıyordu ve başarmıştı da. Halat olduğundan daha uzundu. Hızlıca halledebilmesi için üçümüzde onun yanına gittik. Hemen arkasında durarak halatı çekmeye başladık. Çapayı halatla gemide duran demir çentiğe bağlar bağlamaz John tayfalarla ana güverteye gelmişti.

"Küreklere! Siz de!" Bize bağırmasıyla kaşlarımı çattım. "Çapayı çekeceğimizi tek söyledim. Küreklere de yardım edeceğimizi değil." Bağırmamış yeterince nazik konuşmuştum. O da buna şaşırmıştı çünkü genellikle onlarla kaba konuşurdum Jack ve Lucy gibi. "Ama tabii rica edersen o ayrı. Hemen yardım ederim."

Kayıp ŞehirWo Geschichten leben. Entdecke jetzt