57| Gestapo Zeynep!

Beginne am Anfang
                                    

Aynen güzelim, iyi oldu."

O sırada gelen garsondan menüyü alıp siparişlerimizi veriyoruz. Yaklaşık 10-15 dakika kadar sonra yemeklerimiz gelip, yemeye başlarken sabah ki Melis'le olan konuşmamız aklıma geliyor. "Bu sabah Melis'le konuştum."

"Nasıl peki durumu?" çatalında ki et parçasını ağzına atıyor. "Yani daha iyi miymiş?"

"Her şeye rağmen her ne kadar bebeğini kaybetmiş olsa da bunun onlar için belki de daha iyi olduğunu söyledi. Baya toparlanmış.. 1 hafta sonra da dönüyorlarmış."

Üzülmüyorum Zeynep, inan şuan iyiyim. Tabi ki ilk günler çok üzüldüm, çok ağladım. Ama belki de Aksel'le ikimiz için hayırlısı budur. Evet Aksel, babası gibi davranır, sahiplenirdi ama ilerde ikimizin bir bebeği olduğu zaman illa ki aralarında kendi çocuğumuz da olduğu gibi güçlü bir bağ olmazdı. Biliyorum Aksel asla bile isteye ayırt etmezdi ama ben bunu hissederdim Zeynep.. Ve belki de sırf bu durumdan Aksel'le aramız limunileşirdi. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum ama gerçekten hayırlısı belki de buymuş.. demişti Melis sabah sabah.. Belki de gerçekten hayırlısı olmuştu..

Yemeklerimizi yedikten sonra sahilde biraz dolaşıp eve geri dönüyoruz. Zaten saat de geç olduğundan odamıza çıkıyoruz. "Zeynep.. Ben seni özledim."

Özlemekten kastını çok iyi anladığımdan kıkırdayarak yanına yaklaştım. "Ama hayatım sende ne doyumsuz çıktın, daha yani dün gece..." Cümlemi tamamlamadan aynanın karşısına geçip saçımı topluyorum.

"Ne yapmışız biz dün gece?" Kerem kollarını belime dolayıp munzurca gülümserken başını da omuz girintime yerleştiriyor.

"Yaramazlık." diyorum arkasından sesli bir kahkaha atarak.

"O zaman bu gece de yapsak ya yaramazlık.." Kerem'i arkamda bırakıp mutfağa geçiyorum içmem gereken şeyden son anda vazgeçip yukarıya çıkıyorum.

Yatakta yatmış olan Kerem'e yaklaşıp dudağına bir öpücük bırakıyorum.

O zaman başlasın gece..

<><><><>

"Zeynep hocam, başhekim tüm cerrahları yanına çağırıyor." diyor sekreterim gülümseyerek.

"Tamam Sevda'cım, teşekkür ederiz." Kerem ile birlikte oturduğumuz kafeterya sandalyelerinden kalkıp başhekimin odasına doğru ilerliyoruz. Geldiğimizde bizde diğer cerrah arkadaşların yanına geçip, baş hekimi beklemeye başlıyoruz.

Yaklaşık 20 dakika sonra kadar başhekim gelip konuşmaya başladığında herkesin dikkati ona odaklanmışken ben kravatına takılıyorum..

Hayır yani desenli gömlek giymişsin, bari desenli kravat takma değil mi ama? Yok yok bizim bu başhekim değişmemeliydi.

"Evet arkadaşlar hepinizi bir şey hakkında bilgilendirme yapmak için buraya topladım. Bugünden itibaren hastanemizde cerrah asistanları gelmiş bulunmakta. Her sorumlu cerrah başına yaklaşık 4 veya 5 asistan düşüyor. Bu asistanlardan sorumlu cerrahlar da dışarıda ki panoda asılı oradan bakabilirsiniz. Geldiğiniz için teşekkürler, çıkabilirsiniz."

Cerrah asistanları ? Sanırım çok eğleneceğiz!

Tüm cerrah arkadaşlarla dışarıda ki panoya bakarken bir anda kendi ismim gözüme çarpıyor. Ne yani Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı bölümünün sorumlu cerrahı ben miyim? "Güzelim, tebrik ederim.. Sorumlu cerrah olmuşsun." diyor Kerem sarılarak.

Sorumlu cerrah ve ben mi ? 

--

Sorumlu olduğum asistanların belgelerinin olduğu dosyaları alıp - asistanlarla danışmanın orada buluşacağımızdan- danışmaya doğru ilerliyorum.

İleride 5 kişinin bulunduğu kısıma ilerleyip karşılarında duruyorum. "Sizler Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bölümü cerrah asistanları olmalısınız." diyorum işimi garantiye almak için. Hepsi başıyla onaylarken, konuşmaya devam ediyorum. "Ben sizin sorumlu cerrahınız Zeynep SAYER. Bundan sonra her sabah saat sekizde burada buluşacağız ve bende görev dağılımını yapacağım. İyi görevler almak için labali ve yapmacık tavırlara başvurmayın. Çünkü cerrahlıkta iyi görev, kötü görev yoktur. Her zaman ilk amacınız hastalar olmalıdır. Bu kadarı anlaşılmıştır diye düşünüyorum.. Şimdi gelelim tanışmaya."

Sarışın , hafif vücut kasları gelişmiş erkek "Barış" diyor kendisini tanıtarak.

Bak Barış dedi de, Kerem'in o pezevenk kuzeni geldi aklıma! Kim bilir ne boklar yiyor Amerika'da!

Ardından ; Işıl , İpek , Ege ve Pelin ile de tanışıp hastaneyi tanıtmak için dolaşmaya başlıyoruz.

Hastane de uzun bir dolaşmadan sonra en son olarak acil doğum odasına geliyoruz. "Son olarak da burası acil doğum odası.. Bildiğiniz üzere burada acil doğuma alınması gereken gebelere müdahale de bulunuyoruz."

"Hocam peki bu acil doğum odası dolu haldeyken başka acil bir vaka gelirse?" diyor Işıl meraklı bir yüz ifadesiyle.

"Genelde böyle bir durumla karşılaşmayız ama oldu ki karşılaştık acil durumlar için kullanılan ameliyathaneye geçiyoruz." diyorum resmi bir tonda. "Şimdi hep birlikte 301 de ki hastamın yanına gideceğiz ve hasta durumu hakkında kim doğru bilgi verirse müdahale sırasında da bana o yardım edecek."

Ben önlerinde asistanlarım arkamda 301 numaralı hastaya gelip ultrasonla bebeği onlara göstermeye başlıyorum. "Bebeğin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?"

"Gayet sağlıklı ve normal doğum öneririm." diyor Ege ultrasona dikkatle bakarak.

Ben asistanlarıma bakarken oradan Işıl çıkıp lafa atlıyor. "Ben kesinlikle normal doğum yapmasını önermiyorum!"

"Neden Işıl?"

"Çünkü hocam; bebeğin boynuna ve omuz kısmına kordon dolanmış normal doğum yaptırılırsa bebeğin hayatı tehlikeye atılmış olur." başımla onaylıyorum. "O halde doğuma ben giriyorum."

Işıl mutlulukla gülümserken, diğer asistanlar sinir olmuş şekilde ona bakıyorlar. "Hayır! Doğuma Ege giriyor." diyorum hepsini şaşırtarak.

"Ama hocam hasta durumunu doğru şekilde ben söyledim."

Başımla onaylıyorum. "Evet sen doğru söyledin. Ama stajlar bir şeyler öğrenmek , bilgilere yenisini eklemek, yanlışları düzeltmek içindir." bakışlarımı Ege'ye yönlendiriyorum. "Hasta senin Ege. 2 saat sonra ameliyathane de olmayı unutma."

Vayy be ! Kendimden bu denli bir gestapo olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Açılın Gestapo Zeynep geliyor !

İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt