bir

563 53 33
                                    

[ bölüm bir: dizlerimde dizlerin, boynunda ellerim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

[ bölüm bir: dizlerimde dizlerin, boynunda ellerim. ⭐️ ]

Günlerden çarşamba, mevsim ilkbahar, sessiz evin her bir boş ve soğuğa çalan duvarı yalnızlıktan ağlar. Öyle ya, kanepeler ıssız, öpücükler uğramaz olmuş çilli, heyecandan kızarmış al yanaklara, gönüller kırgın ama diller bir o kadar suskun.

Ufak beden bej renk kanepede iyice ufalmış, pencereden dışarıyı izliyor sakince. Hava yağmurlu ve sisli. Bulutlar gri ve göz yaşları dingin. Bir kaç kelam düşmüyor dilinden yalnızlıktan buz gibi soğuk kesen evde.

Ara ara dideleri parmağındaki alyansa kayıyor, çenesi titriyor, burnunun ucu sızlıyor lakin ağlamamak için boğazındaki o acı yumruyu dindiriyor.

Yaşların düştüğü göz pınarları defalarca olduğu gibi pencereye kayıyor, odağına boş ve yolları ıslak sokak giriyor.

Ardından dakikalar mı geçti hesap edemediği bir vakit, kapıdaki kilit sesini işitiyor varla yok arası, sanki bir hayaletmiş gibi sessizce eve süzülmeye çalışan adama gönlü yine kırılıyor. Öyle ya, geldiğini bağırıp kendisini arayan o güler yüzlü adamı görememek içine bir kaç şeyin düşmesine neden oluyordu. Kırgınlığın ötesi, öfkenin altında ama yerlebir eden bir his, nefret edilecek türden.

Bir kaç hışırtı işitiyor bu defa, soğuk salona giren bedene bedeni ters düşmüş lakin her bir adımından o denli emin ki, ezberinde, zihnine kazılı bu adamı tanımaması mümkün değilken hala yutkunuşları boğazında diziliyor ufak bedenin.

Ardından ufakça bir gök gürültüsü sessiz salonu doldururken, bir çarşamba gününün kuşluk vaktinde, kanepeye sinen beden gözlerini sıkı sıkıya kapatıyor ve dudaklarını dişlemek için derin bir nefes alıyor. Ciğerlerinin en kuytularına kadar çektiği nefes sanki uzun süredir nefes alamıyormuşcasına her bir kasını gevşetiyor, rahat bıraktığı bedeni yüzünden göz pınarları yine doluveriyor ne yazık ki.

"Hoşgeldin."

Arkası hala odaya sessizce gelen adama dönükken, sesi bir kış günü nehirden akan su kadar keskin ve soğuk lakin babasından en büyük hayal kırıklığını her bir uzvunda hisseden küçük bir kız çocuğu kadar kırgın ve titrer vaziyetteydi.

"Hoşbuldum."

Bej kanepenin bir kaç adım ötesinde, çaprazda kalan yine bej renk bir berjer'e oturup kravatını gevşeten beden, derin ama sıkıntılı bir nefes bırakmış ve oturduğu yerde yayılırken gözlerini tavana dikmişti.

Karşısındaki adamın sesinde en ufak bir pişmanlık sezemedi ufak olan. Kumdan kaleleri yıkıldı, avuçlarına koşarken düştüğü vakit çakıllar battı, elinde yuttuğu şekeri ziyan oldu sanki.

Uzun süre konuşmadı kimse. Hava kararmaya yüz tuttu, göz gözü görmeyene dek titrek bir kaç nefes dışında kulaklara dolan bir cümle olmadı.

"üşüyorum, kar olup üstüme yağıyorsun sanki sokakta kalmış bedenimin."

Sesi kısıktı. Kendi kendine konuşur, fısıldar gibi. Parmakları kanepenin kumaşında geziniyor, gözlerini hala camdan çekmiyordu.

"ben her zaman kıştım, bunu her zaman en iyi sen bildin."

Bir ufak hıçkırığın boğazından kopmasına engel olamadı lakin bu defa. Yüreğinden taşan bu his için bir isim bulamadı.

"oysaki yırtık bir hırka bile ısıtırdı beni."

Karşı taraftan bir soluklanma işitti. Atışmalardan yorulmuştu, tükeniyorlardı günler geçtikçe. Yanağına ne vakittir buse konmadığını düşündü ister istemez, veyahutta ne kadardır ne denli yalnız kaldığını idrak edemedi.

Gözlerini son kez sıkıca yumup açtığında içine çektiği nefes titreyiverdi, bir mum ışığı gibi.

"yıkılırken karşında kumdan kalelerim, ağlamanın yasak olduğu o ufak çocuk gibi çaresizim."

Olduğu yerde hafifçe dikleşti ve dirseklerini dizlerine yaslarken gri saçlarını dağıttı genç adam. Karşısında ufaldıkça ufalan bedene hissettirdiklerini kestiremedi.

"oysa saçlarımı okşayacak o baba figürü misali sen, gölge kaldı boş duvarlarda. baksana ışık olmayan evimize, gölgen bile girmez oldu."

Karanlık havadan az buz içeri giren ay ışığı ikisinin de görüş açısı için sağlıklı değildi. Sarı titreyen sokak lambası, camın önündeki kanepede ufalan bedenin ıslanmış kirpiklerini parlatırken, yüreğine düşen amansız acının aralığını kestiremedi bu defa karşısında oturan adam.

Bu denli yok mu hissettirmişti?

"hiçbir şey istemedim, ne yatak, ne oda, ne de ev, sen de bırak her şeyi sadece beni sev istedim."

ilk bölüm sonu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ilk bölüm sonu.

fici uzatmak istemediğim için (veyahutta uzun ficleri beceremediğim için) ufak ve tadında olacak.

bir sonraki bölümde görüşmek üzere, sarıldım kocaman !! 🤍🌷

kasımpatılarWhere stories live. Discover now