1.3

386 18 45
                                    

Keyifli okumalar dilerim.

...

Kaya'nın anlatımıyla

Biz üç katlı bir evde otururduk, her kat birimizindi. Ben en üst kat, ikinci katta Toprak, ilk katta ise Murat otururdu. Geçen yıl evi tutarken Toprak ikimize de yakın olmak istediğini söyleyip durarak ikinci katı almak için üstün bir ikna etme becerisi göstermişti. Bize çiğköfte yoğurduğunu hiç unutmam.

Birbirimizin evine kafamız estiğinde gelirdik. Garipsemezdik. Ama Murat bu defa olduğundan daha garipti.

"Murat, ne oldu?" Sinirle yanımdan geçip gitti ve içeri girdi. Gözlerindeki öfkeyi iliklerime kadar hissetmiştim. Bir şey olduğu belliydi ama ne olduğunu kestiremiyordum. Murat'ın bile ciddiye aldığı bir şeyse ne olduğunu merak etmeye başlamıştım. Çünkü Murat kolay kolay bu hâle gelecek adam değildi. Genelde sakinliğini korurdu.

Onun peşinden salona girdim. Bir koltuğa oturmasını bekledim ama onun yerine salonun halısının iki ucunda mekik dokuyup duruyordu. Bir süre onu izledim, bir öne bir arkaya gittikçe başımın döndüğünü hissettim. Birkaç dakika sonra onu sakinleştirmeye çalışan bir ses tonuyla konuştum.

"Ne olduğunu anlatacak mısın?" Bunu söyledikten sonra sakince koltuğun bir köşesine oturdum.

Olduğu yerde durdu, bana doğru döndü ve başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Oflayıp saçlarını karıştırdıktan sonra konuştu.

"Cansu Amerika'dan geliyor."

Gözlerimi anlık şaşkınlıkla hafifçe araladım.

"Toprak biliyor mu?"

Çaresizce bana baktı. "Henüz değil."

İç çektim. "Ne yapacağız, geri mi yollasak?"

Murat sinirle güldü. Birkaç adım atıp karşımdaki koltuğa oturdu ve dizine yumruğuyla vurdu. "Uçağın kapısından geri döndürüp hadi bay bay bacım mı diyeceğiz abicim nasıl olacak o?"

Cansu Toprak'ın eski sevgilisiydi. Toprak onu hâlâ unutamamıştı ama Cansu, Toprakla arkadaş olduğunu söyleyip sürekli onunla iletişime geçmeye devam ediyordu.

"Toprağı yollasak?"

İlk önce kaşlarını çattı, düşündü. Sonra bana döndü.

"Nereye yollayacağız?"

Sessizlik oluştu bir süre. İkimiz de halının desenlerini izliyorduk. Murat konuştu yine.

"Ne zaman Cansu'nun yüzünü görse, birkaç ay gülmüyor, yemeden içmeden bile kesiliyor. Dün nabzını yoklamak için Cansu'nun konusunu açtım. Yüzündeki kederi görmeliydin Kaya. Ben Toprak'ı yine böyle görmek istemiyorum."

"Cansu'ya git gözükme onun gözüne falan mı desek?"

"Aynen abi Cansu da bizi dinleyecekti ya zaten, geçen gelişinde denedik de ne oldu sanki, kızın takıntılı olduğundan şüphe duyuyorum artık, bu ne inatçılık ya her geldiğinde illa Toprakla buluşuyor. Toprak da hayır diyemiyor öyle çaresiz hissediyorum ki kendimi."

"Toprak'ın gitmesi lazım buradan."

Murat ayağa kalkıp gergin gergin salonu turlamaya devam etti. Siyah gözleri arkadaşını yine öyle dipte görmenin endişesiyle kuşanmıştı.

Aklımda tek bir çıkış yolu vardı. Ama ne kadar doğruydu bilmiyordum. Başka seçenek yoktu, başka yapılacak bir şey yoktu. Doğru değildi ve saçmaydı. Ne kadar düşünürsem düşüneyim beynim başka hiçbir çıkış kapısına ulaşamıyordu.

Ben de ayağa kalktım. "Murat, ben halletmeye çalışacağım daha fazla sıkma canını."

Yüzüme bakmadan yine iç çekti.

"Denerim Kaya."

Sonra yavaş adımlarla salondan çıktı. "Ben gidiyorum, bir gelişme olursa haber verirsin." diye seslendi arkadan. Kapıyı açtığını ve birkaç saniye sonra kapattığını işittiğimde kendimi koltuğa bıraktım.

Birkaç dakika öyle kaldım. Toprak sorgulamamalıydı. Neden onu bir anda başka bir yere gönderdiğimizi sorgulamamalıydı. Biliyordum ki hiçbirimiz abartmıyorduk, Toprak'ın renkler saçan halinden bir anda o karanlık dönemlere yeniden girmesi hepimizi üzerdi.

Salondan hızla çıkıp odama girdim. Geniş odanın ortasındaki yataktan telefonumu aldım. Bir taşta iki kuş vurmak diye tam olarak buna denirdi, böyle bir şey söylenmeseydi de şu an bulunurdu diye düşündüm.

Hemen mesaj bölümüne girdim.

Kaya: Efsun, müsait misin?

...

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere canlarımm







Efsun'um ❁ Yarı Texting Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang