Bölüm Dokuz: Ölmek ve Öldürmek

Start from the beginning
                                    

Evet, ben kesinlikle ağlamamıştım ama o ağlamıştı.
Alaca tam karşımda benim yapamadığım şekilde, korkuyla ve hüzünle ağlıyordu. Meltemse sadece bize bakmakla yetiniyor, olayı anlamaya çalışıyordu.

"Alaca ağlama. Neden ağlıyorsun?" Bu turuncu saçlı çocuğun, yeşil gözlerinden akan yaşları görünce sadece başım değil, kalbim de ağrıyordu. Neden böyle hissediyordum?

"Evet Alaca neden ağlıyorsun? Heval sadece birkaç dakika gözlerini kapadı ve dinlendi."

Yaşadıklarım sadece birkaç dakikadan mı ibaretti? Önceden rüyalarımda da mı böyleydi, sadece birkaç dakikadan ibaret. Hayır, olamazdı. Korkularım ve gördüklerim daha doğrusu göremediklerim, karanlığın tetiklediği duygular bunu kabul etmezdi. Her şey birkaç dakikadan ibaret olamazdı.

"Onun hissetiklerini hissedebiliyorum Meltem. O çok korkuyor ve yüzü bembeyaz oldu baksana!"

Alaca'nın söylediklerini anlaşılmazdı. Ne hissettiğimi ya da korkularımı nereden bilebilirdi ki? Sadece birkaç dakikaymış zaten...

"Ben iyiyim, gidelim."

Alaca burada kalıp dinlememde ısrarcı olacaktı. Yüz ifadesinden belliydi. Bu yüzden ona iyi olduğumu düşünmesi için samimi ve içten bir gülümseme gönderdim. Sonra kararından vazgeçti ve bizimle yürümeye başladı. Berçem iyi değildi ve o bu haldeyken, benim kâbuslarımı düşünecek durumda değildik.
Gerçi kâbuslarım bu sefer gerçekle karışmış durumda olsa bile...

Eve vardığımızda, merdivenden çıkarken az kalsın düşüyordum ve düşseydim, en önde olduğumdan, Meltem ve Alaca'yı da düşünecektim. Neyseki son anda kurtulmuştum düşmekten.
O kadar hızlı ve dikkatsiz çıkıyorduk ki merdivenleri, her an birimiz uçabilirdi. Nihayet yukarı çıktığımızda, Meltem âdeta kapıyı yumruklamaya başladı. Hepimiz endişeliydik ama Meltem delirmiş durumdaydı.

Kapıyı çalan ellerinden, esmer yüzüne bakınca küçük bir gülüş gördüm. Bu gülümseme beni oldukça ürküttü. Berçem'e bir şeyler olurken, o burada nasıl gülebilirdi?Bir iki adım geriye gideceğim sırada Alaca'nın bedenine çarpmamla kapının açılması bir oldu.

Berçem kapıyı açtığında üçümüzde donakalmıştık. Kız gayet iyi gözüküyordu. Bir sorunu yok gibiydi.

"Meltem hani Berçem ölüyordu?"
"İyi rol yaptım değil mi?" Dedikten sonra gülümsedi. Alaca ve ben ise buna hiçbir anlam veremedik.

O anda arkadan, elinde doğum günü pastası ile gelen Doruk'u fark ettim. Bugün Alaca'nın doğum günü olmalıydı. Çünkü benim değildi. Hadi ama! Yinede bir doğum günü sürprizi için bizi bu kadar korkutmaları doğru değildi.

"Aa Heval, doğum günün mü?" Turuncu çocuğun bu sorusuna karşılık sorgular bir şekilde yüzüne baktım. Nasıl yani onun doğum günü değil miydi?
"Hayır, senin doğum günün değil mi?"
Meltem'in aramıza girip 32 dış sırıtması ikimizi de korkunç hissettirmişti.
"Kimsenin değil! Bugün özel bir kutlama yapmak için kendi ellerimizle pasta yaptık. Daha doğrusu Berçem yaptı." Bu söyledikleri beni sinirlendirdi.

Özel bir kutlama için mi buraya koşarak gelmiştik?
Berçem'e bir şey oldu diye ödümüz kopmuştu, korkudan koşa koşa, nefes nefese gelmiştik. Ama Meltem bize yalan söylemişti. Ne kadar saçma bir yalandı bu böyle! İnsan böyle korkutulur mu?

"Meltem buraya gelmemiz için neden bu kadar korkunç bir şey söyledin?"
"Berçem öyle istedi."

Berçem neden böyle istemişti ki? Bu berbat bir şeydi.

"Böyle olursa daha hızlı gelirsiniz diye düşünmüştüm. Sizi korkuttuysam özür dilerim."

Evet, bizi çok korkutmuştu. Yaptığı saçmalıktı, tamamen saçmalık. Neredeyse yüreğimize inecekti.

PAYİDARI ARAMAKWhere stories live. Discover now