Bölüm Yedi: Davetsiz Yaşamak

Start from the beginning
                                    

Nereden başlayacaksa, bir an önce başlamalıydı çünkü hiçbirimiz bu şekilde gergin kalmak istemiyorduk.

"Büyük amcayı hepiniz tanıyorsunuzdur." Kurduğu cümle hepsinin yüzünde değişik mimiklerin oluşmasına sebep olurken ortamdan sorular yükselemeye başlamıştı.
"Şaka mı bu?"
"Seni o mu gönderdi?"

Neden sinirlendiklerini anlamamıştım ama hepsi birden ayaklanmıştı. Ben olaya sadece izleyici olarak katılmıştım.

"Hayır, yemin ederim. O göndermedi, ben kendim geldim."
"Geldiğin gibi git o zaman."
"Ya bir salın bizi! Mutlu, huzurlu yaşayalım."
Kız cümlesine devam etmek, olayı izah etmek ister gibi bir halde ellerini yukarı kaldırdı. "Lütfen beni bir dinleyin. Sonra eğer istemezseniz buradan giderim."
Birkaç homurtu çıktı. Ardından ikna olmuş olmalılardı ki, koltuklara geri oturmuşlardı.

"Bir hafta önce Büyük amca bana geldi ve elime bir isim listesi verdi. Listede Dilay, Doruk, Alaca ve Meltem yazıyordu. Ne olduğunu önce anlamadım ve sorgulayan bir ifadeyle Büyük amcanın yüzüne baktım. Bana sadece, "Onlara herhangi bir yardımda bulunma, ellerindeki her şeyi kaybetmelerini sağla. Sağ kolum olacaksın Berçem." Dedi. Sizin elinizde olan her şeyi kaybetmenizi istiyordu ve bunun için başka çocukları da görevlendirdiğine şahit oldum."

Duyduklarım karşısında şaşırmış, korkmuştum. Alaca, Meltem ve Doruk da benim aynı durumdaydılar. Ama onların hissettiği duygular arasında, benim hissettiklerimden farklı bir şey yer alıyordu. Saf öfke.

"Ne yani! Bizi çökertmeye mi geldin?" Dedi ve ayağa kalktı Alaca.
Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Bunu fark etmişti ve bana doğru dönüp korkmamam için göz kırptı.

"Hayır! Ben size bir şey yapmadım. Hatta siz satış yapamazken yanınıza gelip bir sürü kitap satın aldım. Hatırlasanıza!"

Doğru söylüyor gibiydi. Bu kız ve Doruk gelmeden önce Alaca bana, bir haftadır doğru düzgün satış yapamadıklarını, sadece maske takan bir kızın bir sürü kitap alıp gittiğini söylemişti. Yinede olayların gerçekleşti faili meçhuldu.

"Doğru söylüyor," dedi Doruk ve devam etti,"hiç satış yapamazken bir kız gelip bir sürü kitap alıyordu bizden."
Doruk'un hemen savunmaya geçmesinin ardından Meltem öfkeyle soludu ve sinirli bakışlarını Berçem adındaki kıza yönlendirdi
"Bu kızın söylediklerine neden inanalım? Sonuçta Büyük amcanın kuklalarından biriymiş. Bize zarar verebilir."

Onlardan bir sürü kitap almış ve az da olsa para sahibi olmalarını sağlamıştı. Peki ya ben? Neden benim başıma her gün para koymuştu? Dilay olduğumu sandığı için mi?

"Peki ya neden benim başucuma para bıraktın? Dilay olduğumu mu düşündün?"

Soruma cevap vermeyeceğini düşünmüştüm. Çünkü duymasına rağmen öylece yere bakmaya devam etmişti. Sanırım gözleri dolmuştu, nasıl hissediyordu, suçlanıyor muydu yoksa gerçekten bize zarar vermeye mi gelmişti? Çok merak ediyordum. Ama soramıyordum.
Bir süre sonra beni yanıltarak bakışlarını yerden kaldırdı ve gözlerime doğru hizaladı.
"Evet, senin Dilay olduğunu sanmıştım. Büyük amcanın torunu Dilay..."

Büyük amca kimdi? Bu kız dakikalardır ne anlatıyordu, kafam karışmıştı.

"Büyük amca kim?" Diye sordum merak içinde. Herkesin bakışları benim üzerimde gezerken, yeni kızın cevabı gecikmedi.
"Adını çok kullanmaz. Birinden öğrendiğim üzere adı Hamza."

Hamza demişti. Benim dedemin adı da Hamzaydı, yoksa dedem Büyük amca denilen adam mıydı?
Ve benim adım Dilay...
Hayır, benim adım geçici olarak da olsa Hevaldi. Ben Dilay değildim, olamazdım da.

PAYİDARI ARAMAKWhere stories live. Discover now