1. Bölüm

57 6 8
                                    

Liam hayatı boyunca panik atak geçirmedi ama bu onun kesinlikle sakin bir insan olduğu anlamına da gelmediğini bilmelisiniz

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Liam hayatı boyunca panik atak geçirmedi ama bu onun kesinlikle sakin bir insan olduğu anlamına da
gelmediğini bilmelisiniz. Buna rağmen derin bir sükûnet ve belirsizlikle kelimelerini yuttu. Gerçi böyle
bir durumda söylenebilecek bir küfür olup olmadığından da emin değil. Düşününce 22 yıllık hayatında
gerçekten küfür ettiğini bile pek hatırlamıyor. Yine de küfür etmenin insanı rahatlatan bir tarafı
olduğunu içtenlikle söyleyebilirdi.

Tabi ölü bir vücudun önünde durmuyor olsaydı. Ya da en azında o ölü vücut kendisine ait olmasaydı.

Liam hayatının sonuna kadar gezgin bir ruh olacağına emindi. Hiç kız arkadaşı bile olmadan ölmüştü.
Belki gidip mezarlıktaki yaşlı ruhları baştan çıkarmalıydı. Genç adam bunun düşüncesiyle yüzünü tiksintiyle buruşturdu.

Çaresizce yapabileceği bir şey olup olmadığını merak etse de çevrede ona
yardım edebilecek kimse yoktu ve vücudu yaşam belirtisi vermiyordu.
Kahretsin! Ruhu bedeninden çıkmıştı. Ölümün böyle bir şey mi olması gerekiyordu ? Yoksa dizilerdeki
gibi yarım bıraktığı bir işi olduğu için mi diğer dünyaya geçemiyordu. Yarım bıraktığı tek şey kitap maratonu ve çamaşırlarını yıkamamasıydı. Ona eşlik edecek başka biri yokmuydu ?

Liam bu gibi durumlarda komplo teorisi üretmenin zihinsel olarak ona zarar vereceğinden emindi ama zihninin çalışmasını durduramıyordu. Özellikle hepsinin atalarının lanetlenmesiyle başlayıp piyangonun ona çıkmasıyla sonlandığında kendini duvara çarpacaktı. Gerçi bunu yapamazdı. Hayalet olmakla ilgili falan.

Liam etrafına bakınırken ruhu sanki elektrikli süpürgeyle çekiliyormuş gibi yavaşça çekilmeye başladı. Bedeni milyonlarca parçaya bölünüyormuş gibi hissediyordu. Bir noktada karanlık bir delikte bulunuyordu. Nefes almaya çalıştığında boğazına kaçan suyla tekrardan öleceğine emindi. Bu diğer dünyaya geçiş sınavı mıydı? Liam boğuk gelen sesleri duyabiliyordu. Bedeninin bir kanaldan kayarcasına çıkmasını ve bedenini altından tutarak destekleyen sıcak bir el hissetti. Gözlerini acıtan parlak ışığa rağmen, bu hisse hızlıca adapte oldu.

"Ağlamıyor, yeni doğan bebeklerin ağladığını sanıyordum."

"Öldü mü?" Bu noktada vücudunun sandığından daha küçük olduğunu farketmesi an meselesiydi. Bir
bebek di ? Şuan asıl bunu düşünmesi gerekebilirdi ama Liam boru hattı olarak düşündüğü şeyin farkındalığıyla yüzünü buruşturdu. Bir bebeğin böyle doğması gerektiğinin farkındaydı ve çektiği acılardan dolayı kadınlara saygı
duyuyordu ama bunu deneyimlemek ve deneyimi hatırlamak çok farklı şeylerdi.

Açıkçası bilincini kaybetmeyi ve doğumdan sonra geri almayı isterdi.

Liam'ın gözleri çevreye daha az duyarlı olmaya başladığında ilk fark ettiği şey orta boylu, tıknaz bir kadının kendisine baktığıydı. Gözlerinde hafif bir dehşetle kendisine bakıyordu. İlk duyduğu sesin sahibi olan adam tekrar konuşarak "onu bize göster" diyerek sertçe emir verdi. Yaşlı kadının kendini tutan ellerinin hafifçe titrediğini hissetti. Bu noktada Liam etrafta dolaşan karanlık
auranın boğucu varlığını hissedebiliyordu.

Algol || Marauders EraWhere stories live. Discover now