stupid

759 104 97
                                    

bol4 - chocolate drive: seninle olduğumda kalbim çiçekleniyor gibi

Gözünü dikmiş bir şekilde bana bakan ve inadıma yaparmışçasına kolasını pipetten sesli bir şekilde içen Namjoon ile en sonunda dayanamayıp ofladım ve elimi bardağına atarak kendi tarafıma çektim. Bu hareketimle sinirlenmek şöyle dursun, pis pis sırıtmaya başlamıştı ilgimi çekebildiği için.

Bu çocuğu gereksiz yere hafife alıyordum bazen. Gözlerimi devirip kolasını geri uzatırken "Ne istiyorsun Namjoon?" diye mırıldanmıştım.

"Niye bu kafede boş boş oturuyoruz şu an? Buraya daha önce gelmiştin. Bir yere bir daha gitmeyi sevmezsin sen, içinde tatlı, iri gözlerini sana dikerek kaçamak bakışlar atan ve ikramdan kaçınmayan bir garson olmadığı sürece."

Duyduğum cümleyle birlikte keyfim kaçarken bunu belli etmemek adına ciddi bir savaş verdim ve gözlerimi kafede dolaştırıp sakince kahvemi yudumlarken böyle bir şeyi ilk defa duyuyormuşum gibi bir tavır takındım.

"E yok artık Namjoon! Beni öyle bir anlattın ki gören gittiği kafelerde tatlı garsonları arayan bir şerefsiz sanacak. Ne hakkında konuşuyorsun hiçbir fikrim yok."

Yüzündeki gülümseme bir an bile sekteye uğramazken başını sallayıp "Vardır, vardır. Zeki herifsin sen." dedi. "Hayırdır, niye bizi bin bir bahaneyle Rush Coffee'ye götürmeye çalışmadın? O tatlı garsona açılmaya çalıştın ve seni ret mi etti yoksa?"

Dudaklarımı birbirine bastırırken bu sefer renk verecek olmamı önemsemeden oflayıp başımı salladım.

"Ortada ona açılacağım bir durum yoktu."

"Hadi ama Taehyung! Seni beğenen yüzlerce kişi gördüm, hiçbiri o çocuk kadar ilgini çekmemişti. Çocuğu görmek için can atıyordun resmen. Gördüğün an yüzüne renk geliyor, aptal aptal sırıtıyordun. Diğerleri fark etmedi diye benim de mi fark etmeyeceğimi düşündün?"

Dudaklarımı büzerken, "Şeytansın sen." demekten kendimi alamamıştım. "Dökül hadi." dediğinde ise içimdeki sıkıntıyı anlatmaktan başka bir çare kalmamıştı.

"Geçen gün o kafeye tekrar gittim. Ama bu sefer yalnız gittim. Dediğin gibi onunla tanışmak, uzunca sohbet etmek istemiştim. Uzun süre gelmesini bekledim, başka garsonlar gelip siparişimi almak istedi ama onu istediğimden bir arkadaşımı beklediğimi söyledim. Sonra gelmeyince dayanamayıp kasaya gittim ve kasadaki adama sordum. Müşterilere asılıp herkese ikram niyetine yiyecek, içecekler gönderdiğinden kovulduğunu söyledi.

O an çok kötü hissettim. Çünkü bilmiyorum... aramızda bir çekim varmış gibi hissetmiştim. Onu görmek beni garip bir şekilde heyecanlandırıyordu. Saçma geldiğini biliyorum. Sonuçta çocukla tanışmadık ve isminin Jeongguk olduğunu kovulduğunu öğrenmemle birlikte öğrendim ama yine de içimde garip bir duygu oluşuyordu. Düşündüğüm şeylerin sadece benim kafamda oluşan şeyler olması beni bir miktar hayal kırıklığına uğratmış bulundu."

Namjoon'un yüzündeki gülümseme -sonunda- kaybolunca duygularımla oynandığı için yaratıcı küfürlerini Jeongguk'a saymaya başlamasını bekledim, deli anına denk gelmesini ve evini bulup ona gözdağı vermemizi teklif etmesini bekledim ancak Namjoon beni tamamen şaşırttı ve, "Salak mısın Taehyung!" diye bağırdı. Bu soruyu öyle bir sormuştu ki boşluğuma gelmiş olsaydı direkt evet diye cevaplardım. Neyse ki aklımın son üç beş düşünme yetisini hala kaybetmemiştim.

"Niye salak olayım Namjoon?"

"Taehyung'um, canım, balım, saçını sarıya boyattın diye aptal sarışın deyimini mi canlandırmak istiyorsun? Sizin aranızda zaten bir çekim vardı? O çocuk sana ikram getirirken siparişini alırken bile eli ayağı birbirine dolaşıyor, kahveni getirirken elleri titriyordu. O çocuk profesyonel bir çapkın olsa senin karşında bu duruma düşer miydi? Bu işaretleri görmeyip tanımadığın birinin söylediği söze mi inanıyorsun?"

(c)rush coffee - taekookWhere stories live. Discover now