hey

1.5K 119 120
                                    

Merhabalar. Umarım seveceğiniz bir hikâye olur. Şimdi kemerlerinizi bağlayın ve kahvenizi demleyip benimle birlikte tatlı bir serüvene hazırlanın. <3

bol4 - some: sadece senden hoşlandığımı söyleyemez miyim?

"Geldi yine seninki."

"Bugün ikram menümüzde ne var acaba?"

"Dünyaya bir daha gelsem Taehyung gibi güzel bir yüze ve harika bir fiziğe sahip olmak isterdim. Baksanıza herife, tüm çıtırların gözlerinin onun üzerinde olduğu yetmiyor bir de gittiği kafede sipariş ettiği kahveden daha pahalı olan tatlıları ücretsiz yiyor. Oğlum Taehyung, çirkin şansı denilen teoriyi çürütüyorsun."

Ve daha nicesi...

Arkadaşlarımın sesleri zihnimde dönerken kafamı masaya gömmek ve dediklerinin doğruluğuna utanmaz bir şekilde gülmek arasında gidip geliyordum.

Beğenilmek ilk defa yaşadığım bir durum değildi. Gittiğim her ortamda beni beğendiğini belli eden bakışlarla karşılaşır, bazen de beğenmekle kalmayıp hamlelerde bulunan kişilere maruz kalırdım ama bu durum farklıydı.

Bu durumda hem hamle yapacak kadar cesur olan hem de göz göze geldiğimizde eli ayağı birbirine dolaşacak kadar utanabilen birisi vardı karşımda. İnsanların beğenisine alışmış ve bundan etkilenmemeyi başarabilmiş bünyem, güzel gözlü bu çocuk karşısında ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.

Ah, birden konuya girerek sizi şaşırttım değil mi? Çok üzgünüm. Bu kadar sarsılmış olmak huyum değildir aslında. Ben de kendimi tanıyamıyorum bu aralar!

Olayların başına dönecek olursak son zamanlarda aklımdan çıkmayan ceylan gözlü bir çocuk ile başlıyordu tüm hikâye. Bu çocuk öyle bir çocuktu ki göz göze geldiğimiz ilk saniyeden itibaren kalbime sıcak parıltılar yollamış, sonrasında minik jestleri ile bu parıltıların artıp tüm kalbimi sarmasına neden olmuştu.

Her şey şu an arkadaşlarımdan gizlice geldiğim kafeye ilk gelişimizle başlamıştı. Geniş bir arkadaş grubum vardı. Hepsiyle elimden geldiğince etkinlik yapmaya çalışır, vaktimin çoğunu bu insanlarla geçirirdim. Sosyalliği, asla sessiz olmayan bu ortamları ve gerektiğinde boş muhabbet döndürüp dünyadan kopmayı severdim. Arkadaşlarım da bu açıdan bana çok iyi gelen kişilerdi.

Bu grubun içinde yeni yerler keşfetmeyi seven minik bir grubumuz mevcuttu. Birbirimize Instagram üzerinden keşfettiğimiz kafeleri, restoranları atar, kısa zaman içinde buluşup bu yerlere gider ve puanlardık. Kendi çapında takılan minik gurmelerdik belki de.

Ve itiraf etmem gerekirdi ama aralarında en düşük puanları veren puanlama pintisi o kişi bendim. Kim Zor Beğenen Taehyung ismi ile anılmak hiç umurumda olmazdı. Zor beğenen kişiliğim kendimde sevdiğim özelliklerden biriydi. Mükemmel mekanımı bulana kadar hiçbir yere tam puan vermeyecektim ki bulduğum o yerin bir özelliği olsun. Onlar gibi sıradan mutluluklar ve damak zevkleri peşinde koşmayacaktım.

Fakat Rush Coffee adlı o kafeye gittikten sonra gün sonu puanlamasını yaparken tam puan vermek elimde olmamıştı bile. Ne yapabilirdim ki? Gün sonunda aklımda kalan şey ne kafenin dizaynı ne de kahvelerinin lezzeti olmuştu. Sadece bana iri gözleriyle bakan çocuğu ve dudaklarını birbirine bastırırken ortaya çıkan gamzesini düşünebilmiştim. Bir de kahvemin yanında getirdiği çikolatalı kurabiyeyi. İstemediğim hâlde getirdiği çikolatalı kurabiyeyi. Tüm bu detaylara baktığımızda ne kahvemin olması gerekenden üç gram az konulması dikkatimi çekmişti ne de ekip içinde en yüksek puanı veren kişi olmuş olmak. Onu bir kez daha görmek istemekten başka bir şeyi düşünmemiştim.

(c)rush coffee - taekookWhere stories live. Discover now